sınav giriş belgeni bekle yeter.
kaldığın derslerden girersin bütünlemeye.

"iplememek" deyimi "deyim yerindeyse" değil, azdan da az bile olmuş.

üniversiteye kadar gelip de nasıl ilkokul bilgisine sahip oluyorsunuz (kişisel değil, çoğul, zihniyet anlamında), nerede yaşıyorsunuz, bu neyin kafası oluyor anlamıyorum.. insan bilerek yüzünü, gözünü, kulağını kapatmaya kassa yine de bir şeyler duyar, okur, görür, vs vs..

hadi bütünlemeyi okul hayatınız boyunca veya sağdan soldan, hiç duymadınız, görmediniz, yaşamadınız, okumadınız...

yahu aöf bürolarının arayıp sormayı düşünmek de mi bu kadar zor?? bu duyuruyu yazabildiğinize göre internetiniz var. google'a girip bağlı olduğunuz (veya şart değil, herhangi diğer) aöf bürosunun telefonlarını araştırmak bu kadar mı zor yaa..

son nesiller zehir gibi maşallah!!!..

her sene senelik harçlar olur. iki taksitte ödenebilir. o seneye ait harçların 2. taksitlerini ödemesen bile bütünlemeye girersin. çünkü; bütünleme ile harçların direk bağlantısı yok.

bütünlemeler sonunda en fazla iki tane geçemediğin ders olursa, iki dersi alttan almak suretiyle bir üst sınıfa geçersin.

bir üst sınıfa kaydolman önce önce geçen seneden kalan taksitin varsa onu ödemen lazım. aksi halde yeni sınıfa ait taksitler bankada görünmüyor, dolayısıyla ödeme yapamıyorsun, dolayısıyla kaydını yenilemiş olmuyorsun.

****
bir de; böyle uzun uzadıya sorular sormanın sebebi sanıldığı gibi "askerlik durumları" değil ne yazık ki.. parmağa değil parmağın gösterdiği yere bakmak lazım biraz..

****

valla benzeri duyuruları görmekten birike birike bu duyuruya patlamış gibi oldu. yoksa kimseyle kişisel bir şeyim yok. tamamen zihniyet hakkındaki görüşlerimi açıkladım. daha doğrusu resmen kusmuşum gibi olmuş. e ama insan biraz kendine bakar yahu, neyim ne değilim diye.. (bak bu da kişisel değil, ortaya. hatta kendimi de dahil ederek)

teşekkürler sütlü nescafe.

**

haklısın holy diver. ben de bir sürü saçma sapan duyuru görüyorum. fakat bu sıralar aöf'ye telefon açmak, iletişim kurmaya çalışmak, soru sormak, cevap beklemek tamamen sabır ve sinir yapıyor. bunun yerine deneyimlemiş insan aramak daha mantıklı geliyor bana. ve bende biraz paranoya olduğu için, telefonu kapattıktan sonra bi kere daha düşünmek zorunda kalıyorum. bunun yerine yazılı bir şeyin, her an ulaşılabilecek uzaklıkta olması benim açımdan daha iyi oluyor.

konu tamamen askerlikle alakalı cidden bu arada. başka umrumda olan bişey yok.

bunları, yazdıklarına karşılık olsun diye yazmıyorum.

istediğin her duyurumun altına patlayabilirsin.

sevgiler / saygılar.

maslak'ta yetkili;
volvo
mazda
bosch car care

servislerimiz var. tüm ustalarımıza güveniyoruz.

cevizlibağ'daki sanayide şaban ustayla abdullah ustanın dükkanını sor herkes gösterir zaten. ayrı ayrı değiller bu arada ikisi aynı dükkanda.

halkalı'da isen ikitelli osb'ye git. dolapdere, bağcılar-güngören sanayi sitelerinde hem parça, hem de ucuz işçilikle işini her türlü halledebilirsin. net usta ismi aklımda yok.

@want2die şakacı seni arkoyu ellerine sürcen. yüzüne sürme zeytinyağlı sarma gibi parlarsın

www.murad.com

clinique bana çok iyi geliyor ama herkeste aynı etkiyi yapmayabiliyor. tam boyunu değil ama küçük deneme boyunu bulup denersen sendeki etkisini anlar ona göre alırsın bir sürü para vermemiş olursun böylece.

kozmetik değil dermatolojik ürünler almaya dikkat edin. üzerlerinde yazar dermatolojik ürünler olduğu.

benim de durumum aynı; doktora gittim ve bana physiogel crem (kuru ve hassas ciltler için,lipid içeriği %29, ph değeri 5.7) verdi, şu an memnunun. fiyatı 35 lira.yine de doktora danış tabii.

avene-cleanance oil free emulsion (52 tale)
nuxe-aroma perfection, anti-imperfection care (59.59 tale)
bioderma- sebium akn (52.50) ya da sebium mat (54.50)
ducray- keracnyl pp creme (42 tl)
murad- skin perfecting lotion (118 tl)
dermalogica-clearing mattifier (150 civarında olması lazım)

benzer durumda bana avene - clean-ac iyi gelmişti. tabii yan ürünleriyle (jel,tonik) beraber. market ürünü yüzü daha kötü yapıyor. yine de bir eczaneye gitseniz cildinize bakıp size daha iyi yardımcı olabilirler.

Neutrogena kullanıyorum ben karma ciltler için yağsız olanını, iyi de geliyor. Cildinizde bir sorun mu çıkardı yoksa? Merak ettim de. Hani daha önceden iyi geliyordu da şimdi bir sorun çıkardıysa, aynı şeyi ben de yaşayabilirim, öğrenmek istedim o yüzden.

@pasp neutrogena karma ciltler olanı fazlasıyla yağsız. yüzüme hiç bişiy sürmemişim gibi hissediorum. onun dışında bi sıkıntı yok.

the body shop'un yosun serisi nemlendiricisi güzel. tea tree serisine de bakabilirsiniz. ben memnunum.

:) benim için de yüzüme bir şey sürmemişim gibi hissetmek önemli. o zaman kremde benim açımdan bir sorun yok, teşekkür ederim cevabın için. ama evet, insan bazen cildini nemlenmiş hissetmek istiyor, işte bünyeden bünyeye fark var.

ustura yerine lazer epilasyon deneyebilirsin

tüm vücuda epilasyon yapılıyor mu ?

yapılıyor. gıt bır guzellık merkezıne fln oralara sor.

(bkz: philips bodygroom) dh'de bu ürünü araştırabilirsin. ben almayı düşünüyorum maaş yatınca.

lazer epilasyon ile büyük bir kısmından kurtulabilirsiniz. kıllar ne kadar kalın ve koyu ise verim de o kadar çabuk ve çok olacaktır.

ama "pahalı gelir hiç bir zaman lazer epilasyon yaptıramayacağım" diyorsanız, o zaman da sir ağda alın ve yakın bir tanıdığınız kadına yaptırın.

sir ağda kılları biraz uzun vadede azaltır ve inceltir. o yüzden önce sir ağda yapıp sonradan lazere dönerseniz lazerden verim alma olasılığınız azalır.

lazer için şartları zorlayın. piyasada erkeklere lazer epilasyon yapan yer bulmak pek kolay değil. ama bulduğunuz zaman da oturup pazarlık etmekten çekinmeyin.

öncelikle netten lazer epilasyon türleriyle ilgili yazılar okuyun, bilgilenin. bir yerle yetinmeyin farklı farklı yerlerden okuyun. ve konuya hakim olduğunuzu pazarlık yaparken de karşı tarafa hissettirin.

dediğim gibi fiyatlar çok değişiyor, o yüzden rahat rahat pazarlık yapmaktan çekinmeyin. birkaç seansta zaten bayağı azalma olur.

traşın her türü kılların daha sertleşmesine ve kalınlaşmasına sebep olacaktır. çıkarken vereceği kaşıntı ve acı hissi de cabası. yeni çıkışlarda da zımpara gibi oluşunu göz ardı etmeyin.

valla sorununun tek çözümü lazer. kılların bahsettiğin gibiyse ve lazer yaptırcaksan zor süreç seni bekliyor. zor dediğim 2-3 ayda bir gitmen gerekiyor. yaptırırken acıyor gerçekten acımıyor diyenlere inanma. bi de pahalıya patlayabilir. kafana yatması için en az 6 seans gitmen gerekir avuçiçi gibi olmaz ama kesinlikle memnun kalırsın tabi bu sana 2-3 bin tl ye patlar fakat kafanın rahatlığına deyiyor.

bi de 2 çeşidi var bu olayın lazer cihazına göre. alexandra gibi bişey var onu yaptırmalısın. eğer istanbul'Daysan sana önerebilirim bi tane.

Türkiye'de hayvan hakları yoktur.Ya vardır kanunda bir-iki düzenleme ama denetlenmez,ilgilenilmez.o köpeği onun elinden alacan başka çare yok.konuşmayla vs olmaz o iş.22 yaşında diyosun.6 yaşında olsa hadi neyse,olayın yanlış olduğunu falan izah edersin.ama bu koca eşşek olmuş.

kuzeni barinaga gonder.

hayvani da al kendin bakabiliyorsan bak. yazik gunah hayvanlara, bakimini bilmeyen, yapamayan yapmasin allah askina..

veteriner.co

gerekli kısımları düzenleyip belediyeye gönderin dilekçeyi, hayvan hakları örgütlerinden de yardım alabilirsiniz ek olarak.

asıl hayvan köpek değil kuzenmiş.

tasmayı kuzenine tak, ipini de köpeğin eline ver.

benim bi arkadaşım vardı aynı senin kuzenin.. kedi besliyordu güya, sorsan canı ciğeri.. hayvana sadece günde bi ya da iki yumurta haşlayıp veriyordu.. ama hergün aynı şey, menüyü bile değiştirmiyordu.. sonunda hayvan kaçmıştı sonra bi tane daha kedi aldı bakmaya o da 4. kattan atladı.. 3. nün akibetinden haberim yok..

kuzenine gelirsek, anlayabilecek kapasitede bi insansa al karşına konuş yazık hayvana falan de. anlamaz diyorsan yapabilecek bi şey yok pek.. sen yaparsın artık yapabileceğin kadarıyla..

dostum american cooker kuzeninin köpeği anladığım kadarıyla, goldenın minyatür hali gibi şirin bi hayvan, 1 yaşından büyükse eğer günde zaten tek öğün mama yemesi yeterli gelir ama köpeğin her zaman patisinin altında su bulunması gerekir özellikle hava 200 dereceyken, köpeğe resmen işkence yapıyor kuzenin bu konuda herkes hemfikirdir zaten.
peki ne yapabilirsin, oturup konuşabilirsin kuzeninle mantıklı bi şekilde onu hor görmeden, başka türlü dinlemez seni çünkü yaptığı şey normalmiş gibi oturup konuşman gerekli adam köpeğe oruç tutturuyor çünkü anormal bi psikolojide.

köpeği misafir etmek istediğini birkaç haftalığına ya da ramazan bitimine kadar bakmak istediğini söyleyebilir elinden alabilirsin

kuzenini gücün yeterse biraz pataklayıp aklını başına getirmesini aksi takdirde daha çok pataklayacağını söyleyebilirsin

kesin çözüm olarak ise bir gün köpeği gezdirmeye çıkarıp sokak köpeklerinin saldırısına uğradığını, köpeğin tasmasını kaçması için çözdüğünü vs söyleyip köpeği bir şekilde kaybedebilirsin, haysev haytap vb. güzel insanlarla konuşup adam akıllı birine sahiplendirebilirsin

ya da haysev haytap vb. oluşumlara durumu anlatabilir, artık yasal bir işlemle mi olur gidip görüşmeyle mi olur bir şekilde köpeği onlar aracılığıyla kurtarabilirsin.

mantığı, mimar sinan çetin altan erkekli gibi şeylerdi ama başlık bir türlü aklıma gelmedi.

(bkz: halis toprak sergen yalçın menteş) olabilir mi?

(bkz: ankaragücüme gidiyor böyle yaşamak)

bi hafta doğum izni alamıyor musun?

abi ateşle oynama bence ya sen izin al yada yengeyi hastaneye yatır başında duran kimse yoksa eğer başına anneni kaynanı onlarda yoksa bir bakıcı tut bence ama madem son dakkalar diyebiliyon gerçi ben pek bilmem ama yatır hastaneye ne olur ne olmaz ...ayrıca allah analı babalı büyütsün şimdiden

alt katta komşular yok mu orda kalsa gün içinde en azından çıkarken kolaylık olur, ambulans gelicek sedye medye 4. kat gene de zor, merdivenler fln darsa.

yakın ya da sürekli kullandığınız bir taksi durağı varsa önceden konuşursunuz eşiniz aradığında gelip evden eşyalarıyla alıp yardımcı olarak hastaneye götürürler belki bir ek ücret gerekebilir bilemiyorum aklıma bu geldi. şimdiden hayırlı olsun umarım sağlıklı ve huzurlu bir şekilde kavuşursunuz yavrunuza

hacı sorması ayıp ama bu ne rahatlık? karım doğum yapacak olsa kıçından ayrılmam.

keyfimizden gezip tozmuyoruz herhalde. öyle "karım 2-3 hafta içinde doğum yapacak, 2-3 hafta çalışmayayım" diyebileceğimiz bir memlekette çalışmıyoruz. her ne kadar serbest çalışan bir mali müşavir olsam da kendi ameliyat olduğum günün ertesi günü, 30 gün raporum olamsına rağmen mecburen, o raporu, mazereti falan kimse kabul etmediği için yattığım yerden iş yaptım, insanlara bütün ofisi eve taşıttım. şimdi de efektif bir yol arıyorum.

yalnız kalıyor olması hiç iyi değil. tek başına panikten bile bir şey yapamayabilir, ağrısı olur kımıldayamayabilir..

daha müsait bir yerde oturan akrabanız, ailenizden birileri yok mu, doğumun olması muhtemel hafta boyunca orada kalabilir. ya da rica edin bir yakınınız akrabanız gündüzleri evde yanında kalsın.

hayırlı olsun. inşallah sağlıklı bir şekilde doğar..

aynı kaygıları bende yaşamıştım.

bilmiyorum kaçıncı çocuğunuz ama ilk çocuğunuzsa eğer öyle pat küt hemen olmuyor. normal doğum olacaksa öncesinde zaten ciddi bir sancı süreci olacak. hatta hastaneye gittiğinizde bile bir gün beklemeniz olası.

en güzel bilgiyi doktorunuzdan alın. eşinize ulaşma sürenizi ve hastaneye varış sürenizi söyleyin yetişmeme durumu olup olmadığını sorarsınız..

sancıların sürekli ve belirli bir süreye inmesi gerekiyor. benim eşimde akşam 6 da başladı gece 1 de hastaneye gittik sabah 10 da doğum oldu düşünün..

keyfinden geziyorsun demedim ama haklısın ya biraz düşüncesiz konuştum. yanında tanıdık birinin olması ve bir taksinin hazır beklemesi en mantıklı çözüm olarak geliyor kulağıma. şimdiden sağlıklı bir ömür dilerim evladına.

taksi mantıklı ama tek başına binmeyecek ya şöyle güvenilir bi bakıcı tut hem doğumdan sonrada yardımcı olur yani akraba eş dost bul böyle yapma bence ki bunada yarın başla

ambulans iyi fikir. ilk dogumsa, sen her halukarda yetisirsin zaten.

müsaitlerse anne-baba-kayınvalideden gelmelerini istemek.

asansör de yoksa sıkıntı. en iyisi hastaneye yatması bence

çocuk dediğin pıt diye doğan birşey değil genellikle.siz çantayı varsa arabanızın bagajına koyun,dursun orada.başka yardımcı olacak kimse yoksa herkesin dediği gibi taksi durağına durumu bildirmek.türk insanı bu durumda kimseyi ortada bırakmaz.siz gelene kadar hastanede başında bile beklerler:)sağlıkla alın kucağınıza inşallah

sağlıkla alın kucağınıza

öncelikle bu kadar strese girmeyin çünkü doğum şimdi başlasa bile saatler süren bir evresi var. (tecrübeyle sabit) kaldı ki doğumun başladığını belirten işaretler olduğunda bile sancıların sıklaşması için bir hayli zaman geçiyor. Hiç endişelenmeyin çok rahat bir şekilde vaktinde hastanenizde olursunuz. Doğunca haberimiz olsun

2. cümle

"I only belong to God" kullanımı daha yaygın olabilir. "god"dan once "the" kullanımı birkaç istisna dışında pek görülmez. en azından sizin söylediğiniz anlamı barındırmıyor "the" ile kullanınca.

Bana da ikinci cümle daha uygun gibi geldi ama ilk cümle de yapı itibariyle doğru değilmi?

değil. "...am only belonging..." deseydiniz gramer olarak doğru ama kullanım olarak hiç rastlanmayan bir cümle yazmış olurdunuz.

"I belong only to god" da olur öncesinde sen bana aitsin falan denmişse.

"i belong only to -the- god"

"the"nın oradaki kullanımı konusunda emin değilim. belirli bir şey olarak algılanıyorsa olmalı yoksa "ateş de benim için tanrıdır" anlamı varsa olmamalı herhalde. bu da kendi yorumum, akademik bilgiye dayalı değil.

***
sıfatların veya zarfların neyi niteliyorsa/vurgulanmak isteniyorsa ondan önce kullanılması gerek diye biliyorum.

Deniz otobüslerinde aylık akbil geçmiyor. 2 katlı otobüslerde olduğu gibi.

bazı iki katlı otobüslerde aylık akbil geçiyor. o hatları kullanmadığım için isimlerini ve hat no'larını hatırlamıyorum.

bir zamanlar deniz otobüsünde de geçtiğini hatırlıyorum. en iyisi telefon açıp öğrenin. sonucu buraya da yazın ki biz de son durumu öğrenmiş olalım.

Bazı marangozlar çok daha ucuz ve sağlam yapıyorlar. Çevrenizde bir soruşturun derim, muhakkak bulacaksınız öyle bir marangoz, ona yaptırın. Ikea'nın ürünlerinin rengarenkliği çok özendirici, ancak çok dayanıksız. Ayrıca buna vereceğiniz 726 liraya -ki, çok çok pahalı- çok daha büyük ve sağlam bir tane yaptırabilirsiniz. Özellikle tanıdıksa falan, çok çok ucuza yapıyorlar, biz bir ayakkabılık bir de mutfak tezgahını boyu kadar tek bir dolabı 100 liraya yaptırttık, çünkü sadece malzeme parasını aldılar, işçilik almadılar tanıdık olduğu için. Tanıdık olmasa bile, pazarlık yapar, 726'dan çok daha düşük fiyata yaptırırsınız, diye düşünüyorum.

bu ne çok pahalı. marangoza yaptırmalısın bence de. en fazla bunu yarı fiyatına falan mal olur bence.

bence şundan al 2 tane, koy yan yana, ben 3 tane bundan alıp yan yana koydum gayet güzel, fiyatı da 99 TL.

www.ikea.com.tr

tek parça kocaman yerine daha küçük ve birden fazla olması kullanış açısından daha avantajlı olur. ve civardaki mobilyacılara fiyat sorun, daha ucuza yapılanı mutlaka vardır.

bir de rengi koyu olanlar ortamı daraltıyor, bakınca içini karartıyor insanın. açık tonlar hem kitaplığa daha çok yakışıyor hem de ortamı geniş gösteriyor.

Teyzem 60 yaşında ve bekar.Ama sevgilisi olmuş gençliğinde.

Var.
Genelde insan ilişkilerinde başarısızlar.
Mahallelerde ''Kedili Kadın'' olarak tanınıyorlar.

neden olmasin?

koca bulamamış? belki aramamıştırlar?

koca bulamamış kısmı hariç var öyleleri, evet.

Bizim komsumuz var mesela.60 yaslarinda hic evlenmemis.Gencliginde cok sevgilisi olmus hatta birine de sirilsiklam asikmis, nisanlilarmis .Sonra adam trafik kazasinda ölmüs.Bizim teyze de bir daha kimseyle evlenmemis.'ben O'nunla evli gibiydim baska biriyle yapamazdim' der hep.

Hayır evlenmemişse veya koca bulamamışsa (ne demekse) neden başarısız oluyorlar onu anlamıyorum. Haa sevgilisi olmayanlar içinse bu laf, insan ilişkileri kısmına katılabilirim belki ama diğer türlü neyin başarısı ki? Benim çevremde de çok var ama bir sürü sevgilileri olmuş tabii. Büyüklerimizin erken evlenmesi, evliliklerinin uzun sürmesi filan sanki hep mutlu mesutlarmış gibi gözüküyor. Aslında eskilerin çoğu yıllarca birbirine alışmış ve artık yaşlandıklarında birbirlerine aşırı sevgi duymaya başlamışlar gibi geliyor bana. Bir de tabii zamanla bazı şeyler çok çabuk değişiyor, eskiden boşanmış kadınlara bir başka gözle bakılıyordu ya da kadınların ekonomik özgürlüğü pek yoktu. artık öyle değil gibi.

tanterosa güzel tespit :D
halam var 54 yaşında evlenmedi, sanırım sevgilisi de olmamış.

püff akademide bi dolu öyle ama bulamamış mı aramamış mı olmamasını mı tercih etmişler sormak hiç aklıma gelmedi

Neden olmasın var tabi ki.Şimdi bana kızacaklar ama kedili teyze oluyor onların çoğu.

belki bekaretini kaybetmiş/bozdurmuş/sonlandırtmış/(ya da neyse işte) ve korkusundan hiç evlenmemiş de olabilir böyle bir insan. bu da bu ülkenin bir gerçeği sonuçta.

Nabıcan hacı önce onu söyle de ona göre...asdsjklmn...

evde kalmak da ne demek ya?!?! evlenmek çok büyük bir lütuf sanki de yüce bir erkeğin "almaması" sonucu evlenmeyince bir köşede kalan bişey oluyor kadın. evlenmek istememek gibi bir seçimi olamaz kadınların dimi.

sabah sabah sinir oldum şimdi iyi mi.

Gerçekten mi soruyorsunuz anlamadım. Evlenip evlenmemek bir seçimdir. Bu kadın için de böyle, erkek için de. Toplumumuzda daha edilgen oldukları için kadınların çoğu "evlendiriliyorlar" kendileri evlenmiyorlar. Eğer edilgen değilse başlıyor sorun.

Benim ablam evlenmedi. Üniversiteye kadar arkadaş grubunda daha yakın olduğu erkek arkadaşları vardı ama aile baskısı sebebiyle ileri götüremedi. Sonrasında çalışmaya başladı, bu sefer aile baskısı "hadi evlen" diye kendini gösterdi, o da "hadi len, ikiyüzlüler sizi" dedi.

Yaş ilerleyince kriterler artıyor, "niye rahatımı bozayım" diyor insan. Öte yandan belli bir yaşın üzerinde taliplerin de talip olma nedeni değişiyor, "ilk evliliğimden çocuğuma baksın, anneme-babama baksın. Maddi durumu iyiyse bana baksın", hadi be sende... Ona hak veriyorum. Eğer ben de eşimi bulmasaydım aynı şekilde yaşardım. Koca bulamamak değil, hayatını beraber geçireceğin insanı bulamamaktır buradaki nokta.

"evde kalmak" tabirini cahil kocakarı tabiri olarak biliyorduk. kocakarılarla sınırlı değilmiş demek ki..

düşünmek ve konuşmak gerçekten büyük meziyet. ağzı olan konuşuyor.

birkaç sene sonra ben de dahil olacağım. görgüsüzü çıkar, aldatanı çıkar, sorumsuzu çıkar, gözü sürekli dışarda olanı çıkar, saygısızı çıkar, sürekli "haklısın" deyip zerre kendini düzeltmeyeni çıkar, söz verip sözlerini tutmayanı çıkar, kendine bakmayanı çıkar, daha dişlerini fırçalamayı / tırnaklarını kesmeyi, iç çamaşırlarını değiştirmeyi bilmeyeni çıkar, yavşağı çıkar, evlenmek istemeyip dost hayatı yaşamayı isteyeni çıkar, daha insan ilişkileri için gereken minimum görgüye terbiyeye sahip olmayanı çıkar, ağzından küfürden başka bir şey çıkmayanı çıkar, sadakatten haberi olmayanı çıkar, hırsızı çıkar, çalanı çıkar, çalışmayanı çıkar, kardeşine akrabana gözünün önünde yavşayan hayvanı çıkar, şiddet uygulayanı çıkar, dolandıranı çıkar vs vs.. çıkar oğlu çıkar.. ha, sen bunları görene kadar da yıllarını ve emeklerini harcarlar..

şimdi bir takım kendini bilmez zeki şeyler çıkıp "ay 40 yaşına kadar evlanmamış evde kalmış kadınlar var mıdır yaaeeee!!!!" demesin diye, yukarıdaki mallardan biriyle mi evlenmemiz gerekiyor sizi "über insanoğulları?

biraz zeka biraz akıl ya.. birazcık... fazla değil..

sonra biz "aziz nesin az bile söylemiş" deyince kötü oluyoruz..

bi çektirin gidin çay koyun ya.. hatta geri de gelmeyin de toplumun zeka ortalaması artsın biraz..

isteyen üstüne alınsın bik bik başlasın..

adamlar önce "ulan erkekler acaba ne kadar evlenecek / güvenilecek / gelecek paylaşılacak kadar niteliğe sahip" diye kendilerine sormuyor da.. bakış açısına bak... tööbe tööbee.. şu zihniyetlere denk gelecek kadınlara da allah kolaylık ve sabır versin..

******

ha bu arada her kadını/erkeği uzaktan bakarak hayatını her şeyini şıp diye çözecek kadar zekilere bir not daha;
kedi ve köpek severim ama evde hayvan beslenmesine karşıyım. kafanızda oluşturduğunuz prototipe uymayacağım galiba, afedersiniz canlarım benim..

sabah sabah teallam yaa..

şişman kızların yanında kendilerini daha güzel hissettikleri için.

insanlar arkadaslarini fiziksel ozelliklerine gore secmediklerinden oturu?

cunku guzel de akil olmaz.

şundan dolayı:
english.people.com.cn

dünyayı bu tip şeyler dengede tutuyor. pehey.

güzel kızlar tombul arkadaş edinme eğilimindedir, çünkü güzel kendini daha ön plana çıkarmak istemektedir ve kendi gibi güzel kızların yanında bunu gerçekleştirmesi zordur. garibim tombul da onun popülaritesinden faydalanır filan; mutualizm. aksini iddia eden ise tombul kızdır zaten, inkar etmenin lüzumu yok.

@kakoy +1

görüntüye bakarak herkesi çözen insanlara gerçekten hayran kalıyorum.
ben de o kadar zeki olabilsem keşke;/

alakası yok!

@ermanen,
seninkileri görüyorum ve artırıyorum;

1- açılıp okunmuş duyuruların rengi değişsin.
hepsi gri, gözü çok rahatsız ediyor hangisine baktığımı ararken. oysa açılanın rengi farklılaşsa göz yormadan ve çok daha çabuk algılanır.

2- bazı duyurulara çok cevap yazıldığı için sayfa aşağıya gittikçe gitmiş oluyor. sayfanın en sonunda "sayfa başına git" butonu olsun lütfen.soldaki barı imleç ile tutup yukarı kadar sürüklemek biraz saçma kalıyor sanki.("sayfa başına git" butonu varsa da ben göremediysem bu maddeyi geri alıyorum)

hiç bir fikrim olmamakla beraber;

gün aşırı demek zaten iki günde bir demektir.

karın hareketleri disiplinli ve düzenli bir spor programında her gün yapılır.

ama ilk başlangıçta kaslarınız o kadar yoğun çalışmaya alışık olmadığı için bir kaç gün ağrıyacak belki o sıralar yapamayacaksınız. ilk başlarda belki 2-3 günde bir yapabiliyorken, zaman içinde her gün yapar hale gelirsiniz. yani hedef her gün yapıyor hale gelmek.

basit bir mantıkla; gideceğiniz mesafe belirli iken, o yolu ne kadar hızla ve zamanda alacağınız size kalmış. aralıklarla yaparsanız uzun sürede varırsınız, her gün yaparsanız sonuca daha çabuk ulaşırsınız.

cevabi bilmiyorum ama

@holy diver; kas gelistirmenin temellerinden biri dinlenmek degil midir? Spor salonundan ciktiktan sonra 48 saat dinlenmeli ki kaslar gelissin derler. Karin kaslarinin vucudun diger kaslarindan ne farki var?
He belki 24 saat dinlenmek zarara ugratmaz ama 8 dakikada ortalama 10 kas yapiyorsan, 16 dakikada 14 yapacaksin dinlenmezsen. verdiginiz ornekteki gibi lineer olmaz yani.

@natnan,

body yapma programlarında haftada bir gün dinlenmenin bile yeterli olduğu söylenir.
ben spor salonuna (eften püften değil, sheraton otel'in spor salonuydu bu arada. bunu da hocaların güvenilir ve çok kaliteli olduğunu belirtmek için söylüyorum) giderken hocaların söylediği de karın hareketlerinin 7 gün olmasa bile 6 gün yapılabileceği yönündeydi.

ve şu "göbek karın hareketleriyle gitmez" genel kanısına ben hiç katılmıyorum;

benim normalde de hiç göbeğim olmadığı halde spor salonunda baklava için karın kasmıştım. deli gibi her gün karın çalışıyor, karın derslerine giriyordum. ve sonra birden tam göğüs altından başlamak üzere resmen eridi. ve zaman içinde de baklavalar çıkmıştı.

eşşek gibi karın çalışıldığında (yine ekliyorum bu arada boğazı da kontrol etmek gerekir)göbek gider. ya da şöyle düzelteyim; "bazı bünyelerde gider". dediğim gibi hiç göbeğimde karnımda fazlam olmadığı halde eridi tüm karın bölgem. sonra da baklavalar çıkmıştı. geçen sene mart'ta üyelik bitti, ben de tembellikten hala başlamadım, sporun getirdikleri aynen gitti, çok nankör bir şey şu spor olayı ya..

İkinci el, temiz olanlardan al. Sıfırına o kadar para bayılmaya gerek yok hocam.

23 nisanlarda Migros'larda %50 indirime giriyor bu oyunların hepsi fakat o da geçeli çok oldu.

eminönü'de adını unuttuğum belirli bir yerlerde her şeyin en ucuzu bulunuyor.

istanbul'daysan tahtakale'den almalısın. holy diver da bunu demek istedi sanırım.

@felipe carlos,

bingo, evet orası. görüntüsü gözümün önüne geldi adı gelmedi bir türlü.

yaklasik bir google maps lokasyonu verseniz :)) az cok biliyorum oralari :)

genelde bi sokak, cadde gibi de olsa orda genelde o bölgeye derler tahtakale

maps.google.at

al bakem;) buradaki tüm harflerin olduğu yerler hep tahtakale olarak geçiyor;
maps.google.at

kabaca da eminönü camisinin arka tarafları, mısır çarşısının arka tarafları. zaten orada kime sorsan söylerler. vapurdan inince yürümelik mesafede yani.

***
büdüt: ya bu link benim koyduğum sayfayı göstermiyor ki.. "tahtakale eminönü" diye arat o linkten. yaklaştırınca tahtakale caddesi'ni de görürsün ama sadece orası değil, tüm harfler (seçenekler A,B,C,D,vs) tahtakale olarak geçiyor.

çok paran yoksa özel üniversitede okumak çok büyük risktir. çok çalışırım kazanırım diyorsun, saygı duyuyorum. ama işler her zaman yolunda gitmeyebiliyor. burs kazanamazsan ne yapacaksın? ya da burs kazandın, dersler kötüye gitti, bursu kaybettin falan. okulu bırakmak zorunda kalsan çok daha fazla yıl kaybetmiş olacaksın. elinde de okula verdiğin paraların makbuzlarınadn başka bir şey olmayacak. çok iyi düşün bence.

içinde çok istediğin bir hayalini gerçekleştirmek arzusu bu kadar varken daha ne duruyorsun ki hemen başla..

geçenlerde açıköğretim işletmeden mezun olan 60 yaş civarı annesinin bir de üstüne onur belgesi aldığını belirten bir duyuru vardı. acayip takdir ettim. (yaşı yanlış hatırlıyor olabilirim ama "normal okuma yaş aralığı"ndan çok farklı bir yaştı orası kesin)

bazı sebeplerden dolayı ist. ün.'de iki yıllık dış ticaret okumuştum, fakülte içimde kalmıştı. yıllar sonra açıköğretim işletme okudum, bu sene mezun oldum,not ortalamam da bayağı yüksek gelecek. yaş 37 ortaları.

iş hayatımda o diplomanın bir faydası olmayacak. ama verdiği kişisel tatmin ve mutluluğun tl karşılığı yok..

benim bir arkadaş var astsubay emeklisi ve 5 yıldır avukatlık yapıyor. tahminen yaşı 47. sen daha yolun başındasın düşünmene gerek yok.

24 yaşında girip 7 senede mezun oldum. yani teknik olarak senin yaşında girmiş oldum. geç kalmadın yeter ki gerçekten iste.

Geç değil ama askerlik işini hesaba kat. Girdiğinde 28 olacaksın, bitirmeden 29 yaş sınırı dolacak. Ona çözümün varsa hiç bir şey için geç değil.

hukuk anlaşılır bir arzu 27 yaş da geç değil hatta amerikada filan önce başka bişeyler okumuş, çalışmış olanları alıyorlar daha çok hukuk fakültelerinie biliyorsunuz
ama şu özel okul burs işi biraz sakat, hukuk kolay bölüm değil diyelim adapte olmadınız filan riskli
üniversite puanınız kaç, en düşük devlet üniversitesi kaç puanla alıyor? sizin şehir dışında okuma alternatifiniz olamaz mı?

şimdi ilk cevabı veren ben, diğer cevapları okuyunca kötü oldum. teşvik eden arkadaşlara sonsuz katılıyorum. benim söylemek istediğim sadece maddi olarak zor durumda kaldığında işler sarpa sarıyor. büyük hayaller büyük hayal kırıklıklarını da beraberinde getiriyor bazen. bu 4 yıl boyunca ben bu işi hallederim diyorsan kesinlikle durma bence.

bir kere cok istenilen imrenilen herseyde oldugu gibi hayal kirikligi payini hesap et, yani hic hukuk kitaplarina bakip kendi kendine okudun mu? yani kendini son bir kez kontrol et, eger hala istiyorsan bence super bir karar, yani bu yasta ev araba alacagina duzgun bir meslek sahibi ol daha iyi, illa avukatlik da degil yani bin tane ilerleme opsiyorun var hukuk bitirenler icin, hayirli olsun!
yasi da hic dert etme, ders calismak yasla ogrenilen bir sey, sen digerlerinden daha kisa surede kavrayacaksin daha verimli calisacaksin, sene kaybetmeden bitirirsin :)

hoca okumasına oku da 29 olunca artık okullar sokmuyor askere alıyorlar yani mezun olamazsın yeni kanun böyleymiş bir de sen şimdi 4 yılda bitiremeyeceğin için eğer kaydını sildirirsen şube sana belge vermez çünkü 31 de mezun oluyorsun derler ve bu belge olmassa okul kaydını yapmaz.

eğer herşeyi göze aldım kayıt olacam dersen kayıtlar eyluldeyse şuanki kaydını sildirmeden 30 agustosta şubeden askerlik durum belgesi al orda derlerki tecilli 31 ekim e kadar sakınca yok diye bu şekilde okula kyıt ol çünkü okul askerlik belgesi olmadan kayıt yapmıyor evet insan hakları demokrasi ve herşeye aykırı ama burası turkiye işte. yani askerliği iyi bir incele çok başın ağrımasın diğer turlu oku tabi avkatlar hiçbişi yapmazsa barodan fakirler için dava geliyor sana sırayla ücretini devlet veriyor sırf onlarla ayda 2 3 milyar tokatlarsın oturduğun yerde

Hukukçulara okutuluyor mu bilmiyorum ama okutuluyor ise hazırlık ücretini ödeyecek sonra 1. sınıfı ödeyecek ve 1. sınıfın sonunda ortalama yapıp burs için başvuracaksın. Yani 2 yıllık okul harcı kafadan ödenecek.

Yok ben yazın okul açılana kadar İngilizce kastırırım, muhafiyet sınavını geçer, direkt 1. sınıftan başlarım diyorsan öyle olur.

Özel üniversiteler başarı bursunu dönemlik verir. Her sene sürekli en az 3.80 ortalama yapman gerekecek. Cidden çok hırslı tipler var. Bir kere hali hazırda burslu gelmiş bir kesim var adamlar zaten burslu bir de üstüne 3.90 ortalama ile okuyorlar. Burs alma, çap yapma hayali olan çocukların da bazıları baya dişli. Ekonomi üniversitesi için konuşayım durum böyle yani.

Bir de okul ortamındaki genel rehavet havası adamı cidden zorlayabiliyor yani. Bazı kızlar çok manken gibi ake.

İzmir'de hep şeye özenmişimdir. Kıbrıs şehitlerinin sonunda, kordona doğru bazı dış ticaret firmaları var ya oralara. Limanın oralar biraz filmlerdeki mekanları çağrıştırır bana metropolleri. İthalat ihracatçılar birliği mi ne onun binası var, onun arka tarafları falan hep çok hoşuma gitmiştir. Hayat senin hayatın tabi öyle yap diye demiyorum ama senin yerinde olsam böyle yüzdesi çok yüksek riskler alarak bir sürü maddi manevi sıkıntıya girmektense gider sektördeki kritik yabancı dilleri öğrenir, işimde yüselmeye çalışırdım. Araba bile almazdım gider çince falan öğrenirdim.

Ekonomi üniversitesine gelirsen bi selam çak :)

Edit: Dış ticarete başla abi sen mevzuatı falan biliyosan ufak ufak konteynerlerden köşeler kapıp az az getir derken zengin olursun :D

ülkede haddinden fazla hukuk fakültesi açıldığından doalyı beş sene sonra filan onların bir çoğunun mezun olduğunu düşündüğümüzde durumun pek iç açıcı olmadığını görüyoruz. avukatlık kanunu tasarısı var ki, o siz mezun olana kadar kanunlaşır. buna göre, avukat olabilmek için hukuk fakültesi mezunu olmak yetmeyecek iki sene staj ve staj başında-sonunda birer sınav olacak.

ikincisi, insan kendine (affınıza sığınıyorum) gereğinden fazla güvendiğinde hayalkırıklıkları çok büyük oluyor. ben de girdiğim hukuk fakültesinden sözde ilk sene notları yüksek tutup yatay geçiş yapacaktım. olmadı tabi.

üçüncüsü, avukatlık tecrübe işi. 22 yaşındaki bir mezunla 31 yaşındaki mezun bir olmayacaktır. 22 yaşındaki insanların kaldırabildiği hareketleri kaldıramayıp hazmedeyebilirsiniz.

dördüncüsü, bütün bunları göz önüne alıp okuyup başarılı da olabilir, iyi bir avukat olabilirsiniz. işin içinden bir insan olarak ben ihtimalleri yazdım.

mutlu bir hayat dileğiyle.

avkat artıyor ama ülkenın durumu kötüleşiyor fakirlik iflas icra kavga cinayet hırsızlık ve anlaşmazlık boşanma vb. şeyler patlamada bu da sana iş demektir. her ekemek çalan çocuğa devlet bir vakta verse aç kalmazsın

hepinize teşekkür ederim. durumumu, uzatmamak için tam anlatamadım sanırım. askerliği yaptım, sınavı da bu sene için değil seneye, 2013 için düşünüyorum. eğer bu yola başkoyarsam, bu sene de çalışıp özel okul parasını denkleştirmek mi, yoksa bu zamanlarda işten ayrılıp bir sene devlet üniversitesi için çalışmak mı daha mantıklı olur?

özel'den devlet üniversitesine yatay geçiş de kasabilirsniz.

kedilerden farkımız onlar sadece yemek ya da hayatta kalmak için öldürür. ya da cidden kedilerden bahsediyorsak oynadıkları sineği de yanlışlıkla öldürebilirler.
ama mesela geçenlerde bir araba köpeğe çarptı. köpek anında öldü. çarpan adam bir saniye bile durmadı, ama diğer köpek gidip ölen köpeği kokladı fln.

edit: insanın doğasında bencillik ve ego var.

sadece kedilerden bahsetmiyoruz.örnek olarak söyledim.

açlık her hayvan gibi insana da avlanma isteği getirir adamın biri amazonda kaybolmuş köpeğini yemiş.

Osmanlıya gelince osmanlı senin düşündüğünün 100 adım ilersini düşünürdü bugün de güneydoğuda terörden şehit olan askerler ve öldürülen teröristler var şimdi onları serbest bırakalım istanbulda senin gittiğin tükkanda bombayı bağlayıp uçursın mu seni. o laflar kolay humanizma falan lazım ama duracan yeri bilmek gerek. osmanlı herşeyi düşünürdü düşünmese zaten cihan imparatorluğu olamzdı onlar devletin bekası için yapıldı tıpkı bugun nasıl uğraş veriliyorsa ozamanda şartlar öyleydi.


ermeni techii yine ermenilerin saldırmasından ötürü yapıldı ermeni çeteciler milleti yaktı ve öldürdüler hümanizma yapıp butun dogu anadoludakiler kesilsemiydi tecavuz mu edilseydi

hitlerle yahudi meselsi hele iyice incelenirse neler çıkar neler

bekir coşkun'un bir yazısında şöyle özetlenir:

"vahşi...

biz içimizdeki vahşiyi bastırırız.

kanunlar, yasaklar, eğitim, tabular, din, ahlak... bunların tümü o vahşiyi yok etmek içindir.

ama olmaz.

o vahşi sadece bekler.

kimi zaman güler yüzle ‘günaydın', ya da ‘iyi akşamlar' dediğinde dahi insan, içindeki vahşi ‘canın cehenneme' diye mırıldanır.

bu duyulmaz.

kimi zaman bir halk otobüsünün koltuklarına atılmış jilet izlerinden, kimi zaman bir tuvaletin kapı arkasına yazılmış yazılardan, o vahşinin oradan geçtiğini anlarsınız.

ve onu kınarken dahi ruhunuzdaki sizin vahşiniz, ‘bunları yapanı tutup bıçakla doğrayacaksın' diye söylenir.

*

insan, hiçbir zaman o gözüken şey değildir.

onu ‘zarif' yapmak için çatalı sol eliyle tutmasını öğrettiler. gırtlağı kesilerek öldürülmüş bir kuzunun ciğerine sol elde tutulan çatalı batırdığında bile vahşet, zarafeten sol elle tutulan çatalın ucundaydı.

savaşlarda kadınları, çocukları, yaşlıları öldüren komutanlar, eratın yanında yellenmediler, görgüsüzlük olmasın diye.

bir aileyi öldüren katille röportaj yapmıştım, esnerken ağzını eliyle kapatıyordu, nezaketen...

*

uygarlığın yasaları ve kuralları, vahşiyi sadece gizler.

bizler amerika'daki o uygar insanların bir kasırgadan sonra nasıl vahşileştiklerini, nasıl birer yağmacıya döndüklerini, çocukların ırzına geçip yaşlıları nasıl öldürdüklerini tam konuşurken ve kınarken, dünkü hürriyet'te 50 yıl önceki 6-7 eylül olaylarının fotoğrafları yayınlandı.

sebepler, yer, zaman farklı olsa bile aynı şey vardı fotoğraflarda:

işte o vahşi görüntüsü ile yakalanmış insan...

yakıyor, yıkıyor, kesiyor, kan görmek istiyor, yok etmek için çırpınıyor, öldürüyor.

*

sonra?..

sonra ortam ve şartlar değiştiğinde vahşi sessizleşir ve siner.

artık onu mağazadaki kasiyerlere ‘teşekkür' ederken, marketteki yaşlılara sırasını verirken görürsünüz.

durduğu yerde ‘pardon' der.

sevgiden, dostluktan, merhametten, vicdandan, dinden, ahlaktan, insanlıktan söz eder.

ama vahşi oradadır."

insanın doğasında var. şuana kadar öldürmediysek sadece korktuğumuz veya elimize fırsat geçmediği için.

insan bir yandan "halifetullah" iken bir yandan da "cahil ve zalimdir". ikisi de kuranî tabirler. yani ruh-nefs ikilemi var. nefs insanı kötüye, şerre, zulme sürükler. bu yüzden çok indirgemeci olsa da hayat bir nevi kabil ve habil savaşıdır.

ayrıca öldürmenin de helal ve haram olduğu durumlar vardır. her "öldürme" kötü değildir.

öyle olduğuna inanıyorum.

zira;
kendi çocuğuna tecavüz edenleri (ensest ilişkileri), ablasına kız kardeşine tecavüz edenleri, küçücük çocuklara/bebekleri tecavüz edenleri, akıl hastalarına tecavüz edenleri, yaşlılara işkence edenleri, eşlerini döverek öldürenleri, satanları, kesenleri, işkence edenleri, kadınlara karşı her türlü şeyi yapma hakkını kendinde görenleri gördükçe,

içimde onları öldürme isteği ortaya çıkıyor...

Valla zannetmiyorum o olacağını; ama hikâye epey bir tanıdık geldi. İlla ki böyle filmler vardır; ama belki olabilir. Olaylar benzeşiyor; ama dediğim gibi pek ümitvar değilim bu olabiliceğinden. Zamanında Star'da izlemiştim ben de bu dediğimi:

www.imdb.com

yok hoca değil onların alayı genç idi.

bu film şu film miydi;

çocuk, kız ile kendileri için yenilemek istedikleri eski harabe bir oteli kendi eliyle yeniliyordu ev yapıyordu. sonra kız evlenmeden bir gün önce geliyor o evi yaptığını görüyor. çocuk oduncu muydu neydi. kız okumuş ve zengindi babası bürokrat mıydı bir şeydi..

eğer buysa ben de yakın zamanda izledim ama adını hatırlamıyorum.

Yok hocam o da değildi ya bildiğin yakışıklı ve güzel zengin gençlerdi oduncu moduncu hak getire :) dilerim buluruz ya hu.

netice alamayacağız sanırım ?? benim yine bir umudum var.

valla kardeşim buraya soracağına gidip en yakın sgk'dan bilgi almak daha yerinde olur. yatırdıktan sonra geri almanın mümkün olacağını pek sanmıyorum ama şansını dene yine de.

bilenler olsa zaten cevap yazardı. buraya yazana kadar en azından bir sgk'ye telefon ederek öğrenebilirdiniz.

kişisel fikrimi söylüyorum. ödenen parayı alamazsın. o yeni düzenlemede o kadar çok açık var ki, daha kendi çalışanları bile tam olarak hangi sorunda nereye nasıl başvurulacağını ve çözümü bilmiyor.

yani yarım yamalak çıkarılmış bir düzenleme/kanun her neyse.

özet;
kalkacaksın peşine koşacaksın. ama hemen öğrenemeyeceğin kesin. seni oradan oraya yollayacaklar kesin. öğrenince buraya da yazarsan bilmeyen bizler de öğrenmiş olalım.

hocam ben de 21 yaşındayım ve öğrenciyim. benden de istiyorlar ama ödemedim. ödemeyeceğim de şimdilik. bakalım sonunda ne olacak. icralık falan bir durum olana kadar bekleyeceğim. keşke ödemeseydin. ödeneni alamazsın sanıyorum ki. zira dediğim gibi öğrenciden de alıyorlar.

sanırım hangi dilde söylediğinin de çok büyük önemi var.

müzik bilgisi olmayan tipler ya da olduğunu düşünenler işte. bazı şeyler zamanla, gözlemle, anlayıp eleştirebilmeyle.

şahsen ben belirttiğiniz isimlere saygı duyuyorum. ama bu adamları dinleyen kitlenin sosyakültürel durumu ortada. ben dinleyenleri aşağılıyorum. yalan yok. bir bunlar iki rapciler.

bence biraz ayırman lazım, orhan gencebay müzik alanında gerçekten çok başarılı bir sanatçıdır, yeteneklidir, müslüm gürses'te bu kadar sanat ve müzik birikimi yok, 2'sini de dinlemeyen ve belli bir çevresi olan biri olarak şunu da belirteyim, müslüm gürses'in arabeskten dolayı aşağılandığını gördüm ama orhan gencebay için müzik ve sanat hakkında azıcık bilgisi olan biri asla kötü konuşmaz.

godfrey,

"donun olayım osur osur boğ beni babaaa" diyenlerden bahsediyorsun evet ona ben de katılıyorum. ama ben linkin park da dinlerim, coldplay de dinlerim neşet ertaş da dinlerim orhan babayı da dinlerim. o yüzden genelleme yapmazsak iyi olur.

@godfrey çok doğru bir noktaya değinmiş.

önce bir arabeske karşı bir ön yargı var, genel olarak haklı. pop müzik gibi ne yapsak tutuyor ver acıtasyonu modunda olduğu için gereksiz. bir yolculuk sırasında sadece ebru gündeş cd'sini çalıştıran bir arabada, bütün bir ebru gündeş albümüne mağruz kalmıştım, hep aynı keman, hep benzer sözler, şarkıların hepsi ezbere yapılmış.

orhan gencebay'ın konumu ise diğerlerinden biraz daha farklı, genelde de ayrılır zaten. bu tarz şeyler söyleyenlere fatih akın'ın "istanbul hatırası: köprüyü geçmek" belgeselinden orhan gencebay'lı bölümü izlet bi.

aha link de vereyim; www.youtube.com

biz müslümü duyunca tişörtümüzü ilikliyoruz.dünyamız çevremizden ibaret değil malum.

iki arkadaşım var ciidi müzik eğitimi almış kişiler, birisi bilkent şan bölümü mezunu diğeri amerika da ciddi müzik eğitimi veren üniversiteden mezun ikisi de orhan için çok kaliteli müzik yaptığını söylerler vede dinlerler.bana hitap etmiyor sadece.

yazılacak her şey yazılmış. ben de tarafımı belli edeyim.

orhan baba büyüktür, müzikal olarak çok üsttedir.
müslüm baba da büyüktür ama teknik ve bilgi olarak orhan baba ile yarışamaz.

bu adamlardan kök hücre alıp ileride avrupa'da doğmalarını sağlasak, ortalığı kasıp kavururlardı herhalde. sonra burada da kıymete binerlerdi.

hem şu da var, arabesk deyip küçümsememek lazım. bu işin sosyolojisi var. bir de sorsan türk sanat müziğini seviyoruz der arabeski küçümseyenlerin bir kısmı, ama türk sanat müziği de klasik müziğin arabeskidir.

bunları yorumlayabilmek için müzik bilgisi ve müzik kültürü gerek. maalesef her önüne gelen konuşuyor.

onları dinleyip müslüm gürsesi aşşağılayan anneniz, müslüm gürses'in aşk tesadüfleri sever albümünü dinleyince tüm görüşleri değişiyor. niye böyle oluyor? çevrenizdeki kişiler müzikal cehalet örneğiymiş ondan oluyor :)

www.eksisozluk.com

bunlar tesadüf olamaz.

not: ıtrî hazretleri'nin nevâkar'ını dinlemekten zevk alabilen biriyim.

:)

cevrene selam soyle. orhan baba'nin Turkiye'de kayitli, bandrollu, yasal satis toplami yaziyla altmis milyon (plak, kaset, CD). korsanin ve yurtdisindakilerin sayisini ise bi Allah bilir. YouTube'da ne kadar dinlendigini oturup tek tek hesaplamak lazim.

once bunun yuzde biri kadar dinlenen bi muzik yapsinlar o asagilayanlar, sonra gelsinler karsimiza...

orhan baba, yaptigi muzigin arabesk olmadigini soyleye soyleye, artik dilinde tuy bitti.

ortaya söylüyorum;

zaman harcayacak saçma sapan polemiklere girmeyeceğim.

çocukluğumda evde orhan gencebay, esin afşar, erkin koray, joan baez dinlenirdi. ta o günlerden başlar orhan gencebay ve erkin koray hastalığım. o kadar şarkılarını bilirim, dinlerim; her biri o kadar büyük okyanus gibidir ki hala da bilmediğim bir sürü şarkıları var.

ortaokulda deep purple'ın perfect stranger şarkısıyla rock & heavy tarzını benimsedim. (aslında bir de mötley crüe'nun shout at the devil albümü var)

80'lerin sonu 90'ların başında metalium ve pentagram'ın ilk zamanlarına aynı ortamlarda bulunacak, stüdyo provalarına gidecek, pentagram'ın çeşme'lerdeki konserlerine sahilde sabahlamalar uğruna gidecek kadar içlerinde olan, rock & heavy & metal müziğinin bu ülkedeki gelişimine birinci elden şahit olan, o manada çok dolu ve güzel bir ergenlik yaşayan biri olarak;

iron maiden, judas priest ve malmsteen'e hasta olmak üzere, manowar, blind guardian, ozzy, vs unuttuğum bir kaç ismi daha bir çok şarkısını ezberleyecek kadar seviyor ve dinliyorum.

judas'ı, steve vai'i, scorpions'ı, iron maiden'ı ve hatırlayamadığım bir kısmını da canlı dinledim. 2004'te holy diver'ı ronnie james dio'dan canlı dinledim (hatta aynı konserde pentagram elemanlarıyla karşılaştık ve yıllar sonra beni tanımışlardı da dumur olmuştum)

bu arada yıldız tilbe'ye de hastayım. hani o danslarına, yüzünün şekline, giyimine, her şeyine hakaret ettiğiniz, küçümsediğiniz kara kuru kadına...

ek olarak tam adını bilmiyorum ama alevi tarzı türküleri beğeniyorum. ilkay akkaya'nın sesini ve söylediği türküleri beğeniyorum. neşet ertaş'ı, ruhi su'yu ve severek dinlediğim ama isimlerini tam bilmediğim bir sürü halk müziği insanını ve türkülerini seviyorum.

sanat müziğinin de bir çok şarkısını bayıla bayıla dinlerim, bağıra çağıra söylerim. fasılları severim.

bugün hala orhan gencebay ve erkin koray'ın birinciliğini kimse alamaz.

dinlediği "bir" müzik türüne göre, - genelde 'arabesk' oluyor bu- insanları aşağılayanlar; asıl kendilerini aşağılamış, bakış açılarının darlığını, kendini bilmezliklerini göstermiş oluyor..

bilseler yapmazlar abisi.. ama öğrenecekler (büyüyecekler) inşallah..

100 lira ya da 50 dolar tak bence

iki kişi bir çeyrek alacağına, herkesten verebileceği kadar para toplanıp toptan işyeri olarak bir takı alınsa daha iyi olmaz mı?

herkes o parayı veremeyebilir. bana da saçma geliyor işyerindeki kişiler çok yakın arkadaşın değilse çeyrek altın almak. yeri geliyor akrabalarına bile alamıyorsun.

borcam alin hocam?

Ben boylr birine 50 lira taktim

holy driver+1
çoğu şirkette para toplanır, milyonlarca para kazanan patronlar da para toplama işinde ceplerinden anca 10-20 tl çıkarıverirler. herkesin çeyrek altın alacak durumu olmayabilir. sizin gibi düşünen birkaç kişi daha bulup 1 çeyrek ya da 1 yarım alın.

@hersheyss:
dediğim gibi diğerlerinin tümü orada kalıcı olduğu için her ne kadar çok hoşlanmasalar da her gün yüzyüze bakıyoruz konuşuyoruz düşüncesiyle çeyrek alacaklar. durumu farklı olan benim bi tek.

50 lira 100 lira takmak yerine goldas'ta mi ne sertifikali altinlar var 1gr, 2.5gr diye gidiyor, 1gr cok koymaz sanirim. ben boyle birine hicbisey takmadim :)

edit: bi de sertifikali altinlar cok janjanli gozukuyo, anlamazlar ceyrege mi denk geliyo ne kadar ediyo.

500 gr ve 1 gr altınlar var. biz iki işyeri arkadaşımıza öle taktık. takma yerleri de oluyor onların. ilki 40-50, ikincisi 90 tl civarında bişi. takabilirsiniz. hele ki takı bohçası varsa hiç dert etmeyin. koyun kesenin içine.

vejeteryan vampir + 1
su donemde herkesten ceyrek vs beklemek bencillik. herkes ay sonunu getirme derdinde. 20 lira bile takamayacak durumda olsaniz gayet normal. ama bi sey takicaksaniz o gram altinlar en iyisi. zaten sizden (gecici oldugunuz icin) buyuk birsey beklemezler.

"evi kiralarken ev sahibi laf arasında "iskanı yok" demişti. ama iskanın olmayışının şantiye suyu olarak geldiği ve onun da daha pahalı hesaplandığı anlamına geldiğini bilmiyordum."
bilmen gerekiyodu. böyle kabul etmişsin başta.

büyük ihtimal kirası ucuz diye tutmuşsunuzdur orayı. eh ucuz etin yahnisi diye bir laf var türkçede. pek zannetmiyorum konuttan ödeteceğini ama bi sorun müteahhide.

benim tahminim iskanı önleyen bir engel vardır yoksa o işi halleder 100-200 lira fazla kira alırdı sizden.

@camasirsuyu,

kendi başımıza ilk kez eve çıkıyoruz, kimse de yardımcı olmadı, bi başımıza bilemedik işte affet hocam:)

ben ilk başta sadece faturada isim olarak farklı geliyor diye anladım niyeyse. arada fiyat farkı olduğunu da sonradan araştırıp öğrendim.

@hosein,

bana göre 650tl ucuz sayılmaz. daire sıfır ve her gören de beğeniyor açıkçası. ayıptır söylemesi, banyoda bayağı "vitra" markasını, pencere ve kapılarda da "pimapen" markasını görüyorsun, birinci sınıf malzeme kullanılmış yani. ucuz ete girmez, ucuza gelmiş kaliteli ete girer hatta;)

açıkçası iskan sorununun kirayı o derece etkileyip etkilemediğini de bilmiyordum. dediğim gibi ilk kez kendi başımıza yapınca ne kadar acemi ve konu cahili olduğumuzu görmüş olduk.

benim anlamadığım, eğer binanın bilmem ne açısından sorunu varsa, iskanı yok diye suyu vermiyor da peki elantirik ve doğalgazı nasıl veriyor?

neyseki bu tecrübeyi ucuz bi şekilde atlatmıssın :) çok bi fark yok idare et oturma izni verilene kadar.

@camasirsuyu,

ben tamamen sessiz kalmak yerine en azından sinmiş olmadığımızı göstermek babında yüksek sesle değil de kibarca bir şeyler söyledikten sonra idare etmeyi düşünüyorum.

elektrik olayini da kontrol ettir, elektrik de santiye hesabi ise fena girebilir (her ay kol gibi bi sabit ucret aliyolar, ama yiyebildigin kadar elektrik veriyolardi diye hatirliyorum) aman diyim. bol sans.

@disq,

elektriği ve doğalgazı üstüme aldım. ona rağmen şantiye falan olabiliyor mu? yarın bedaş ödeme noktasına gidip göstereyim sözleşme kağıtlarını bari, onlar anlar herhalde?

elektrigi uzerine aldiysan artik santiye olmamasi-olamamasi lazim ama emin de olamiyorum.

kırılan kanal tedavisine gidebilir.
diğerleri çürüğün boyutuna göre dolgu ya da kanal tedavisi.

bırak yahu dentistanbulla falan uğraşma. 2 katına mal olur normal bir yerde yaptıracağın işlemlerin.

bir hekim önerebilirim, maltepede yalnız.

böyle bir ağız için ortalama bir fiyat doğru düzgün bir şey istiyorsan 10 ila 50 milyar arasında bir fiyattır. şaka yapmıyorum, dişhekimi ağzındna söylüyorum bizzat.

@sdpdk naptın hocam sen ya :)

12 tane azı dişe kanal tedavisi yapılsa bile 300 liradan 3600 lira etmiyor mu? en az 10 bin tl'yi nasıl buldun?
diş taşı temizliği 100 tl diyelim.
bleaching 600 lira diyelim.
gene etti sadece 4300 tl.

10-50 bin arası diyen arkadaş oldukça abartmış. türkiye'nin en pahalı diş hekimi kimdir bilmiyorum ama bu işlemler için onca parayı alıyorsa -paran çok değilse- yaklaşma ona. ayrıca dentistanbul'a gitmek de gereksiz masraf bence.
bir de bu işlemler zaman alır ve defalarca gitmen gerekir. sana yakın olanlar arasında iyi bir yer bulman hayrına olur diye düşünmekteyim. bu sıcakta yollarda heba olma.
istersen yakın olduğun ilçeleri söyle, ona göre tavsiye yapılsın.
devlet hastanelerine de diş konusunda güvenme, evet. hele ki korkudan dolayı ilk kez gideceksen.

işyerim maslakta, evim 4. leventte. levent, beşiktaş,mecidyeköy,maslak civarı eli hafif bi dişçi varsa önerileriniz bekliyorum o zaman

diş hekimi olan annem öyle dedi vallaha ön dişdeki ayrıkları da hesaba katarak. abartmadığını iddaa ediyor ısrarla. ben onun yalancısıyım vurmayınız

çok yakın bir arkadaşımın mecidiyeköy'de diş kliniği var;

www.dentagra.com

muayene ücretsiz.

yok oralar normalden çok şişman birileri oturmadığı sürece genelde iki kişilik olarak kullanılıyor.

valla haci ben hep yaylana yaylana oturuyorum biri gelmesin diye. olur da senin gibi oturmaya yeltenirse icimden guzel sozcukler soylerek yer veriyorum.

neden böyle düşünüyorsun ki?

o yarışmaya çağrılmanın bile ne kadar büyük bir şans olduğunu göremiyorsan bence hiç zahmet etme bile.

önüne bir şans gelmiş, hala "yae buna değer mi, yoksa hiç yorulmayayım" diyorsun..

bu düşüncedeki insanlar kim bilir ayaklarına gelen ne şansları harcıyorlar..

İlk mülakatta sadece elin yüzün düzgün mü ona bakıyorlar.
Hedefin nedir? 30 bin kazanırsan ne yaparsın, 60 bin kazanırsan ne yaparsın? Hedeflediğin parayı kazanırsan ne yaparsın soruları var.
Beni 2. görüşmeye çağırdılar. Sonrasında elendim.
2. görüşmede ise çok çok kazık 20 soruluk (10 da olabilir) bir test yaptılar.
Belize'nin bayrağında hangi sembol var, kaç ABD başkanı suikaste kurban gitmiştir hatırladığım bazı sorular.
Ama devamındaki sözlü mülakatta sizden bir 'hikaye' bekliyorlar.
60 bin alırsam ebru sanatını dünyaya yayacağım, 75 bin alırsam karınca çiftliği kuracağım gibi enteresan hikayelere ihtiyacın olacak.
Benim böyle bir hikayem yoktu, kredi ödeyeceğim dedim, elendim..

git moruk, boşver.

bak gittt,
git tabi hacı ya dene şansını.

diyelim ki gittiniz, her şeyi geçtiniz, yarıştınız, 3-5 bin TL kazandınız. kimden kötü? gidin bence de.

pitchheuse+1

Aynı şekilde, önce yazılı test, sonra mülakat, sonra ikinci mülakat. Ev borcumu ödeyeceğim dedim, ne arayan var ne soran.

daha önce de birilerinden çok zor aşamalardan geçtiğini duyduğum için sordum değer mi diye.
dediğim de doğruymuş cevaplara bakılırsa mülakata gideni hemen yarışmaya davet etmiyolarmış.
buradan sırf istanbula mülakat için gidiş geliş 500 tl yazar zaten.
bu arada şaka sandım atv yi aradım doğruymuş.

abudik gubidik bir kıyafetle git. davranışların da öyle olsun keza. bir şekilde ekranı görürsün.

abı ne adamsın ya şaka sandım :D ama git şaka maka belki alırsın 50-60 milyar da zirvede herkeşe benden 70lik falan :D

kardesım daha o gun kadın bır temızlıkcı cıktı 60 bın kazandı kadın evının parassını odeyecektı. o ne dedı o zaman? bence sans meselesı

ben mülakata gittim. gençler için şu tespitim oldu. tipin düzgün ve sıradışı, garip biriysen aylar sonra tekrar çağırıyorlar. bana seni şu tarihe kadar aramazsak elendiğini anla gibi bi laf ettiler.

olay şu ki, reyting getirecek bir tipiniz/karakteriniz/konuşmanız/hayaliniz/mesleğiniz yoksa elenirsiniz. seyirciye "dur bakalım bu n'apacak?" dedirtip, seyirciyi ekrana kitleyebilecek insanlar seçilecektir. tıpkı survivor, bbg, izdivaç, vb programlardaki gibi. zeki olanı öne çıkarmaya çalışan eski kim 500 milyar ister yok artık. o da gözünü açtı, reyting yemek istiyor.

iett'nin akbil gişelerine sor. ya orada hallederler ya da ilk kart alım noktalarına yönlendirirler.

vize işlemi denen bir şey var onu yapman gerekiyor sanırım. tünel'deki iett'de yapılıyor.

www.imdb.com

bu galiba.

tamam işte 8 yıl önce çekilmiş benim gönderdiğim film de.

zaten orjinal adını youtube da yazınca da bu sahne çıkıyor.

yakın zamanda izlemiştim.
(meraklısına:j.depp'in filmde rolü çok az, hatta linkte gösterdiği kadardı galiba)

evet filmin orjinalinde de o şarkı çalıyor.

o tarafa giden minübüsler var hemen duraktan çıkınca.

sahilden direkt giden yok. ama devilred'in dediği gibi beyaz şapkalı pendik - kadıköy minibüsleri var. ya da sarı dolmuşa binip bostancı'da inip tekrar bineceksin sarı dolmuşa ki sahilden gidesin.

trenle bostancı'ya git.
bostancı'dan kalkan 133t (bostancı-tuzla) var, sahilden gider.

tekrar belirtelim (söyleyelim)-artık yazının dili nasıl ise-, bu (çocuğun yaptığı çevresini dağıtma davranışı/dürtüsü), herhangi bir negatif sebepten dolayı yapılmaz.

orada vurgu için "again" kullanılmış diye düşünüyorum.

@holy diver saolasın çok yardımı oldu.

bu arada ufak bir şey daha var; "he begins to develop negative associations regarding the learning process." de associations'ı ne diye çevireyim bilemedim.

Aynı şekilde, bu herhangi bir olumsuz sebepten dolayı yapılmamaktadır.

edit: sosyal bilim / gelişim & öğrenme psikolojisi çevirisi yaptığını var sayarak "ilişkilendirme" olarak çevirmeni salık veriyorum.

@yule,

emin olmayarak şöyle çevirirdim;
"öğrenme süreciyle ilgili olarak olumsuz ilişkilendirmeleri geliştirmeye başlar"

bahariye caddesi ullu sokak no 20. petsan evcil hayvan ve ürünleri.

numara: 0216-418-56-53

Petsev Evcil Hayvanlar Dünyası
Osmanağa mah. Hasırcıbaşı cad. Refah apt. No:39 Kadıköy
tel: 0216 414 94 44

***
boncuk pet shop
söğütlüçeşme yaya alt geçidi no: 16
tel: 0216 349 12 21

***

inter zoo
şair nefi sk. no:24 moda
tel: 0216 346 34 67

***

petsan evcil hayvan ürünleri
bahariye c. s ullu s. no:20
tel: 0216 418 56 53

***
petshop evcil hayvanlar
bahariye cd. no: 90/1 kadıköy
tel: 0216 414 28 96

bunları bulabildim şimdilik.

ben oyunu hiç bilmiyorum, sadece burada yazanlara göre tahminen çevirmeye çalışıyorum;


"sana zıplamayı denediğinde yana kaç ve saldırısından kaçın. kesilmiş ağaç köklerinden birine tekrar döner. "ring"inin kenarına git - keskin ağaç barikatların olduğu kenara yakın ol ve kedü başka bir kökten sana doğru koşarken yere çarp (üstüne atla yere yapıştır diyor herhalde) . bunun zamanını (o koşarken yere yapıştırmayı) çok iyi ayarla çünkü çok zamanın yok."

@zaraeta,
ha doğru ya "slam the ground" gibi bir şey diyordu galiba, "yere baamm diye yapıştır" anlamında.

bazen kafa yoğunken acayip oluyor, ne dediğini anladığın halde çevirirken gözünün önünde göre göre yanlış çeviriliyor. (bana böyle oluyor yani)

çeviriye yanıt verilmiş ama böyle durumlarda youtube'da aratırsanız neredeyse her oyun için walkthrough yayınlanmış oluyor. ek bilgi olarak vereyim dedim.

bahariyede saray muhallebicisinin yanında bi bikinici var adını unuttum ama marka bir yer orada olabilir

geçen hafta alış veriş sitelerinden birinde görmüştüm.
daybuyday ya da trendyol olabilir.

koton'da var buuu

hatta bu da linki
www.koton.com.tr

kotonda aynı tarz bikini vardı cok benziyor

benzer olarak nelson'un su modeli var..
www.nelsonmayo.com

Peki ben İstanbul'da bu bikinilerin üstünde bu mankenlerdeki gibi duracağı kızları nereden bulabilirim?

oleyy!
akşam cevahir koçtaş'a gidecektim, şimdi baktım şişli'de koton mağazası varmış.

eğer şişli ana cadde üzerinde değilse; yerini tam olarak bilen varsa kabaca tarif edebilir mi?

@demet,
daybuyday, trendyol ve bir sürü başka indirim sitelerinin bağımlısı idim. ama birden fazla sorun yaşayınca "öperim böyle aşkın ızdırabını" deyip sorun yaşadıkça ilişkimi bitirdim. eğer diğer seçeneklerde bulamazsam ancak o zaman tekrar bakabilirim, ama onlar doğru ürünü gönderirler mi bilmiyorum! (ironi;/)

@bigman,

bağcıklar ince olmalı ki dekolte veya straplez bir şey giyildiğinde oradaki "kalın" bağcık izleri kötü görünmesin.

cevahirin içinde koton mağazası var zaten.

rapor;
koton ve h&m başta olmak üzere cevahir ve safir'de bir çok mağazayı dolaştım. hiç bir yerde yok. koton'da bir kaç tane kalan vardı onlar da 34 ve 42 bedendi. artı, modelleri h&m gibi güzel değildi, daha basit kalıyordu.
boş bir vaktimde aklıma gelirse h&m'nin merkezine mail atıp istemeyi düşünüyorum.

bu arada "görenlerin bana haber vermeleri" talebim hala geçerli.

modelin adı "v wire" bu şekilde araman belki daha kolay olur. aynı modeli ben de kullanıyorum. eğer herhangi bir siteden online satın alırım diyorsan; shopstyle.com gibi sitelerden aratabilirsin. mara hoffman'ın v wire modelleri çok fazla, onlar arasından da seçebilirsin.

misal:
www.shopstyle.com

sirke ile ovalayarak silmeyi deneyin

mala ile kazıyın önce. sonra süpürür kabasını alırsınız en sonra da kalın paspasla alırsanız hiç bir şey kalmaz.

bir de o kimyasallara dikkat edin. seramiklerin arasına kaçarsa alt komşunuzun tavanına su akıtabilirsiniz.

spatula gibi bir gereçle kazı. sert plastik olursa çizmeden çıkarırsın.

derz temizleme malzemeleri var, altta bir link veriyorum. değişik markalar var, ayrıca onlara da bakabilirsin. ya da, en ucuzundan sirke al 5-10 şişe. sirkeyi bir çukur bir kabın içine boşalt, ovucu yüzeyi de olan bir süngerle sil. o lekeler geri gelmeyecek, emin ol. kolayca çıkacaklar. sirke kokusu rahatsız etmesin diye de, pencereleri aç iyice.

güle güle oturun, kolay gelsin.


www.dyk.com.tr

marketlerde derz temizleme süngeri diye bir şey satılıyor.
beyaz, bulaşık süngerinin 2 tanesi kadar büyük bir şey.
onunla başka bir kimyasal kullanmadan silgi gibi siliyorsunuz, gerçekten işe yarıyor.
fiyatı da 1-2 lira.
ama muhtemelen kollarınız yine kopacaktır.

blatta hiberna, derz süngerini duymamıştım, sayende öğrenmiş oldum. holy diver' ın kolları yorulmasın diye derz süngeri ve sirke diyelim o halde. sirke kolayca çıkarıyor ya, daha az yorulur böylece.

www.lithofin.de

lithofin firmasinin cok basarili ürünleri var.türkiy distribütörlükleride var.onlar yardimci olur:)

çok şahane cevaplar gelmiş:)
tüm cevaplara ve iyi dileklere teşekkür ederim, eksik olmayın..

bu akşam ilk olarak sirke ve derz süngeri deneyeyim. dün akşam cevahir koçtaş'ta benzeri ürün sordum ve carrefour'daki kutudan daha küçük bir ürünü 27 tl dediler, oehh dedim. bugün yine koçtaş'a gideceğim derz süngerine de bakayım vardır herhalde orada.

son bir soru; sirkenin elma ya da üzüm olması fark eder mi peki?

@marido, @yons

bir şey ile kazınacak şekilde değil. çok ince tabaka. şöyle düşünün; kirli bir su varmış, bu yüzeylere dökülmüş. o su o şekilde kurumuş ve kirler tozlar da yapışmış kalmış koyu koyu. herhalde derzleri yaparken sağa sola bulaşanları siliyorlar, silinen yerlerde de ince tabaka şeklinde kalıyor.

çok belli olmaz diye foto çekmeyi düşünmedim, bu akşam aklıma gelirse bir çekeyim, eğer belirgin olarak görünüyorsa buraya da koyarım.

fark etmez, üzüm sirkesi daha yaygın olarak bulunuyor. tam da tarif ettiğin şekildeyse, sirke bire bir. bulaşık süngerinin ovucu kısmı da yeterli öyleyse. kabası gitmiş, kusan kısımlar kalmış.

sonucu buraya yazarsın değil mi?

@oinone pe,

tabi tabi yazarım..
hatta unutmazsam "önce-sonra" fotolarını da çekip koyarım;)

o leke değilki :) yanlış muamele yapmışsınız, öncelikle sorunu oluşturan etken ne tam olarak onu bilmek lazım,
çimentomu yoksa derzmi ?
çimento olmuş olsaydı zaten karolarda tutunamazdı demekki derz, ozaman işiniz zor en baştan iyi silinmiş olmalıydı, artık ancak kazımalısınız.

@ecarpar,

kazınacak kadar kalın bir tabaka değil ki;)
misal şekerli su dökülmuş bir yere, sonra üstüne havadaki tozlar düşmüş. o su kurumuş. gri/koyu bir leke gibi olmuş suyun dökülüp kuruduğu her yer.

sanki silsen temizlenecek gibi görünüyor. ama işte silince temizlenmiyor. çok uğraşıp uzun uzun ovalamak gerekiyor. ben bu akşam sirke & derz süngeri (bulamazsam normal scotch brite) ile deneyip yarın yazacağım sonucu.

sevgili "derzini almış da ediyor ezber"ciler,

fotoları ancak yükleyebildiğim için cevabım biraz geç oldu. hemen dün akşamın raporuna geçiyorum;

cevahir koçtaş'ta 'derz süngeri' sordum yokmuş. scotch brite'ın 'silgi sünger' diye bir şeyini, vileda'nın 'power' isimli bayağı sert yüzeyli süngerini aldım. fotolarını aşağıya koyacağım linklerde ilk sırada göreceksiniz.

cevahir'de bir şeylerin sevdasına bir oraya bir buraya bakayım derken eve geç gittim ve sirkeyi alamadım:( ama elimdeki ürünlerle şansımı denemek istedim.

silgi sünger hem kuru hem sade suyla ıslak kullanılıyormuş. ben ıslak kullandım. gerçekten işe yaradı. sonra diğerini deneyeyim dedim. o daha da işe yaradı. tüm taşları bitiremedim. performansını özellikle merak ettiğim için bu akşam sirkeyi deneyeceğim.

aşağıda önce ve sonra fotolarını koydum. özellikle son fotolarda yapılan yerler ile yapılmayan yerler sandığımdan iyi belli oluyor, gölge oyunu zannedilmesin.

img407.imageshack.us
img21.imageshack.us
img198.imageshack.us
img855.imageshack.us
img100.imageshack.us
img580.imageshack.us
img208.imageshack.us
img849.imageshack.us
img444.imageshack.us
img515.imageshack.us
img442.imageshack.us
img59.imageshack.us
img94.imageshack.us
img440.imageshack.us
img3.imageshack.us
img23.imageshack.us
img337.imageshack.us

sirkenin sonucunu da tekrar yazacağım. tüm cevap verenlere tekrar teşekkürler, o taşların temizliğinde hepinizin pratikte olmasa bile teoride katkınız var;)

hah! işte o dediğim derz süngeri o zaten! :)
scotch brite'ın da var, carrefour'un kendi ürünü olarak da var.
onunla sirkeye gerek olduğunu sanmıyorum, ama sirke sonucunu da bekliyorum :)

arkadaşlar sirke ile ilgili tecrübemi paylaşmak istiyorum;

inanılmaz verimli!
"SİRKE" diyorum başka bir şey demiyorum!

acaba kullandığım daha iye fiber süngerden mi diyerek evdeki normal hatta bayağı kullanılmış scotch brite ile denedim. tamamen kendi inanılmazlığıymış!

1- silgi sünger
2- power denilen üstü oluklu gibi fiber sünger
3- sirke

tabi hepsinde de ovmak gerekiyor ve (en azından benim) kolları yoruyor. bir kez daha anladım ki; "no pain no gain" yani.

ama verime & yormasına & fiyata göre sıralama;
1- sirke (power fiber sünger ile birlikte x2 verim)
2- power fiber sünger
3- silgi sünger

@kisa,
sirkenin bir çok yönden inanılmaz bir mucize olduğunu biliyor ve elimden geldiği kadar kullanmaya çalışıyordum da, böyle bir konuda böyle inanılmaz bir etkisi olduğunu öğrenmem, benim için çok önemli ve ilginç bir tecrübe oldu. çok teşekkürler.

ve diğer cevap veren herkese de çok teşekkürler.

:) geçmiş olsun & rica ederim

extre soruyu bilmiyorum ama get the gringo var yeni çıktı sayılır
www.imdb.com

motorsiklet günlükleri
www.imdb.com

the city of god

ağır olmak başka birşey 100 kilo body ci ile 100 kilo mr göbek bir olmaz.
Ben sadece yaşlı teyzelere amcalara hamilelere sakatlara yada kucağında bebek olanlara yer veriyorum. öle sırf bayan diye yer vermiyorum.

Edit: sorunun cevabına gelince yer veriyorsun mesela teşekkür bile etmeden pat diye oturuyor o zaman keşke yer vermeseydi(m). dediğim zmanlar oluyor bölelerini kaldıracaksın yerinden kalk len oturma sen diceksin ama olmuyor işte. Öle tşk etmeden kendi yeriymiş gibi oturan ablalarada uyuz oluyorum.

@basond hoca abla filan da değil aynı yaşta kadına kalkıp yerini verenler var.

" Ulan otobüs de bayağı sıkışık, kadın da rahatsız oldu bayağı etrafında değişik değişik tipler var. " deyip veriyorsun mesela.

valla orada içgüdüsel olarak falan veriyolar heralde delikanlı mode on oluyor sanırsam.

ihtimaller ;

1- yer verilen kadından hoşlanıldığı(yer veriyim, iki muhabbet eder, muhabbetin sonu evde biter düşüncesi) için
2- gerçekten hiçbir çıkar amaç gütmeden,sırf kadın olduğu için
3- durakta inecektir, ben kalkıyorum ayaktaki öküzler oturmasın bari sen otur mantığı

kadın her halükarda kendisine yöneltilen bu teklif için teşekkür etmeli diye düşünüyorum

genelde de türbanlılara yer veriliyor. ayrıca dikkat ediyorum bazen otobüse yaşlı bi amca biniyor, hatun benden bariz küçük, tipten de belli güne gidiyor, elinde terlik poşeti var, uyuz oluyorum öyle tiplere.. kalkıp yer de vermiyorlar yaşlılara..ben sabah 8de şantiyeye girmişim, ebeme atlanmış yorgunluk açısından o hamfendi güne gitçek diye yer verecem heee. hadi ordan..

"kibarlık/görgü,vs" diyoruz ona biz.

ben kadın halimle benden büyüklere, hamilelere, çocuklulara, engellilere yer veriyorum, bir sürü mallar otururken.

erkek olsaydım da ayrım yapmadan kadınlara yer verirdim, bir yerden geçerken kadınların geçmesine öncelik verirdim, asansöre binerken ve inerken kadınlara öncelik verirdim.

bunlar erkek için görgüdür, nezakettir. kadına saygı; bir erkekle ilgili en önemli kriterlerden biridir.

fark yaratmak/kişilik kalitesini yükseltmek bazen çok basit şeylerle sağlanıyor ama bu kadar basit şeylerin bile farkına varmıyor çoğuları.

centilmenlik yapıyordur. bana yaşıtım bi erkek hiç yer vermedi ama ne garip ortayaşlı adamların yer verdiği oluyor ki benim onlara yer vermem gerek. teşekkür etmeden kendi yeriymiş gibi oturanı da hiç görmedim. sen nerede gördün bu insanları ya :)

(şu an olduğu gibi, bazen "düzenle"yemiyorum yazdığımı. neye göre oluyor ki bu?)

önemli bir eki unuttum:
verilen yer için teşekkür etmemek de kadının "mallığı" oluyor. ve böyleleri de çok maalesef.

@hosein hoca aynen lisede bir arkadaş vardı beraber okula gidiyorduk birgün baktım iki tane türbanlı kadın bindi 18 19 yaşlarında önceden de bir sürü kadın var arabada elaman sırf bunlar türbanlı diye kalktı yer verdi o kalkınca ben de kalkmak zorunda kaldım o günden sonra ilişkimi kestim bununla.
bir de otobüsün dolu olduğunu göre göre nasıl olsa biri yer verir diye tıklım tıklım arabaya binenler de var.

@holy diver niye ayrım yapmadan kadınlara yer vereyim?yaşlılara hamilelere sakatlara zaten yer verilir.fakat bir erkek niye bir kadına kadın olduğu için yer versin ki.sorsak sabaha kadar ataerkil düzen kadın erkek eşitliği der durursunuz.ama sırf vajinan olduğu için bir erkeğin sana yer vermesi gerektiğini düşünmen ne kadar da aptalca.

@neira o kadar çoklar ki öyleleri.teşekkür edince erkeğin kendilerine sarkacağını filan düşünüyorlar heralde.

Kadınların yapılarının daha nazik olması olabilir mi?
Sıkışıklğa, ayakta uzun süre beklemeye erkekler kadar dayanıklı değiller. Bu sebeple yer veriyoruz. Daha doğrusu bu en önemli nedenlerinden biri. Bir de hemcinslerim arasında aklına yanlış düşünceler gelenler tarafından rahatsız edilmesine razı gelinmeme durumu da oluyor. Ve başka birinin de senin hayatında değeri olan kadınlara yer vermesi veya zor durumda yardım etmesi konusunda karma yaratıyorsun. Ayrıca hiçbir şey olmasa bir erkek olarak, ben otururken bir kadının ayakta olmasından rahatsız oluyorum.

nezaket. kadının teşekkür etmemesi ise öküzlük. ayılığın yüceltilmediği bir ailede yetişmiş erkekler böyle durumlarda kadınlara nazik davranır (kadın fiziksel olarak daha naziktir ve kadın ayaktayken erkeğin oturması ayıptır) ve kadın da karşılığında teşekkür eder. kadın erkek eşitliği de fiziksel değil fikirsel anlamdadır. erkeklerin kas yapısıyla kadınların kas yapısını eşit tutan da kadın erkek farketmeksizin maldır.

@sorhuna,

cevabımdaki ilk cümleyi tekrar oku istersen?
hatta tekrar yazayım;

"'kibarlık/görgü/nezaket,vs' diyoruz biz ona."

yazdığın cümlelere bakılırsa, (kapasite/içerik)sen ve senin gibiler vermesin zaten. çoğunluk da vermiyor. buradan da çoğunluğun senin gibi düşündüğü sonucuna varabiliriz. diğer yandan; benim gibiler de senin gibilerden zerre kadar nezaket/kibarlık/görgü beklemiyor zaten.

bu tür zihniyetlere ne anlatırsan anlat, ne kadar anlatırsan anlat; bakış açıları "sırf vajinaları olduğu için yer vermek"ten öteye gidemeyecektir.

he; yaşlı bir teyzeye yer verince "sırf vajinası olduğundan yer vermek" olmuyor da; daha genç bir kadına (çevrede yer verilme önceliği olan kişilerin olmadığı bir ortamda) yer verince "sırf vajinası olduğu için yer verme oluyor" değil mi akıl küpü kardeşim benim?

işte olaylara bakış açıları da kimin neyi ne olarak gördüğünü açıkça ortaya koyuyor zaten.

o yüzden sen takıl "hocu" kafana göre..
herkes kendi kapasitesince/meşrebince hareket eder/konuşuk eder/kendini belli eder vs vs.. ;)

*****

"sorsak sabaha kadar ataerkil düzen kadın erkek eşitliği der durursunuz."

şu cümlede "kadın-erkek eşitliği"nden ne anladığını gördükten sonra ne sabaha kadar sürmesi, 10 saniye bile sürmez merak etme. cevap bile verilecek bir şey değil çünkü?

@ex902, @albayrak +1
aynı şeyi farklı şekilde ifade etmişler.

@holy diver gerçekten tebrik ettim kafan güzelmiş.

he; yaşlı bir teyzeye yer verince "sırf vajinası olduğundan yer vermek" olmuyor da; daha genç bir kadına (çevrede yer verilme önceliği olan kişilerin olmadığı bir ortamda) yer verince "sırf vajinası olduğu için yer verme oluyor" değil mi akıl küpü kardeşim benim?


ben yaşlı bir teyzeye benden yaşlı olduğu için yer veririm aynı şekilde yaşlı bir amcaya da.fakat yaşıtım bir kadına yer vermem.karşındakini cinsiyetine bakmadan görebilmeyi başardığın gün çok şeyi aşacaksın buna inanıyorum.

özet:Sakat değilsen,fiziksel bir engelin yoksa,hamile filan değilsen ayakta kalacaksın herkes gibi.sırf kadın olduğun için sana engelli muamelesi yapılmasını kabul ediyorsan diyecek birşeyim yok.kapasitemle dalga geçenin kapasitesi yaşlı bir teyzeye vajinası olduğu için yer verdiğimi düşündüren bir kapasite.kadın olduğunuz için size nezaket vs kılıfıyla kaşıkla verilenlerin nasıl kepçeyle alındığını bir anlayabilseniz.

yani fiziksel olarak biraz daha dayanıksızlık var bunu yaşıt olan erkeklerde böyle düşünüyo ama tabi gerek yok zaten benim bol eşyalı(çantalı valizli) bi günümde değilsem kabul etmem teşekkürümü sunarım.
türbanlılara yer veriliyor olmasıda yorgunluk, dayanıksızlık değil. biz açık olduğumuzdan taciz edilmeye zaten bizim teşvik etmemiz ve bunun için hiçbirşey söyleme hakkımızın olmaması malum.

@sorhuna,

senin gibiler benim gibilerin kafalarını sadece tebrik edebilirler maalesef, keşke kendilerine yarayacak daha fazlasını yapabilseler ama olmuyor işte. akıllar satılırken herkes kendi aklını beğenmiş almış..

ilkokul çocuğuna anlatır gibi deneyelim son olarak;

"büyüklere yer/öncelik vermek" de görgüdür, nezakettir, kendine saygıdır.
"kadınlara yer/öncelik vermek" de.
"cinsiyetten bağımsız, insanlara yer/öncelik vermek" de.

kadına nezaketi kabul etmediğine göre sen de;
o an yanında olan sevgilin / karın / kuzenin / kız kardeşin / teyzen / annen / ninen / komşu ayşe teyzen, vs kim olursa olsun;

toplu taşıma araçlarında yanyana otururken o kadınları cam kenarına da oturtmuyorsun; binerken, inerken onlara öncelik de tanımıyorsun; ellerinde çantalar varsa almıyorsun; bir kapıdan girmek ya da çıkmak olduğunda sen onlardan önce geçiyorsun demek ki.

görgü, nezaket, kibarlık karşındakinin yaşlarına ya da cinsiyetlerine göre olmaz.

elinde ağır yükü olan yaşı ne olursa olsun her insana yardım teklif ediyorum ben de aynı yöne gidiyorsam. bir yerden geçme söz konusuysa, hemcinslerime zaten öncelik veriyorum da; üstüne bir de senin gibi zihniyetteki erkeklere öncelik veriyorum, hiç merak etme. karşımdan gelen "erkek" tam üstüme üstüme geliyor, ben çekiliyorum. tek kişilik geçiş yeri var, ben önce gitmişim, bakıyorum o da devam etmiş yolu kapatmış, çekiliyorum yol veriyorum. (nezaketi bilmeyen insandan nezaket beklenmez. tek kelime de edilmez, neye yarayacak ki ona saatlerce anlatsan da.) bu ne oluyor peki? "erkeklerin penisi olduğu için yer verme" mi? ben bu zihniyete tüküreyim.

o tür davranışların ana başlığı şudur: "görgü, nezaket, kibarlık, kendine saygı,vs"

ben daha ileri götürüp "cinsiyetle de alakası yoktur" diyeceğim ama daha bir önceki konu ağır geldi taşıyamıyorsunuz, bu kadarı sizin neyinize.. (kişilere sahışlara değil genel zihniyete sesleniş)

sonuç;
he canım, haklısın paşam...
selametle..

www.eksiduyuru.com

@sorhuna,

karşıdakinin hak ettiği şekilde davranmak/saymak yerine, kendi kişiliğine uygun cevap vermek/yorum yapmak da "kendine saygı" ve "kapasite" meselesidir mesela.

sana bir şeyler sayılmıyorsa; bu, sen hak etmediğin için değil, kendimize yakıştıramadığımız içindir, anladikos "kibar ve zeka küpü" seni...?

son yazdıklarınla (şahsıma yazdığın "beyinsiz, embesil") uçurulmazsan buraya dair tekrar düşünmek gerek..

@holy diver yazdıklarım silinmiş ama daha fazlasını da yazmayı düşünmüyorum zaten.kendi çelişkilerini aşabilmeni temenni etmekten başka elimden birşey gelmiyor.


elinde ağır yükü olan yaşı ne olursa olsun her insana yardım teklif ediyorum ben de aynı yöne gidiyorsam. bir yerden geçme söz konusuysa, hemcinslerime zaten öncelik veriyorum da; üstüne bir de senin gibi zihniyetteki erkeklere öncelik veriyorum, hiç merak etme. karşımdan gelen "erkek" tam üstüme üstüme geliyor, ben çekiliyorum. tek kişilik geçiş yeri var, ben önce gitmişim, bakıyorum o da devam etmiş yolu kapatmış, çekiliyorum yol veriyorum. (nezaketi bilmeyen insandan nezaket beklenmez. tek kelime de edilmez, neye yarayacak ki ona saatlerce anlatsan da.) bu ne oluyor peki? "erkeklerin penisi olduğu için yer verme" mi? ben bu zihniyete tüküreyim.

he; yaşlı bir teyzeye yer verince "sırf vajinası olduğundan yer vermek" olmuyor da; daha genç bir kadına (çevrede yer verilme önceliği olan kişilerin olmadığı bir ortamda) yer verince "sırf vajinası olduğu için yer verme oluyor" değil mi akıl küpü kardeşim benim?

şu yazdıklarının içinde barındırdığı boşluğu çelişkileri aşabilmelisin.bunlara cevap verebilmelisin.çünkü bu yazdıklarının benim söylemimle zerre kadar ilgisi yok.ben yaşlı bir insana engelli bir insana cinsiyetine bakmadan yer veririm demişim sen ne demişsin.hoş dediğin gibi akıl pazarda satılmıyor.hadi iyi günler.

@sorhuna,

bu kadar yazılanı anlamayıp bir de özele dalmak (hatta küfürler, hakaretler vs) kendi düşüncelerini başkalarına kabul ettirmenin bir yolu değil. bunu kafana sok. ne kadar görgülü, nazik ve kibar olduğunu da gösterdin.

*****

@duyuru sakinlerine,
bu nikli kişinin özelden yazdığı küfürleri,(malum tahmin edersiniz, eziklerin, kendine güven ve çap sorunu olanların ilk sarıldıkları sikme, sokma, anneye küfür, beni sikecekmiş ama kalkmazmış vs) gelip yüzüme de söylemesi için cumartesi günü saat 18.30'da taksim'de mcdonalds'ın oraya gelmesini söyledim.

sonra bu "senin karşında kalkmaz bile. kezbanlarla işim olmaz" diye kuyruğunu kıstırdı falan.. sonra adres istedi, gelecekmiş. yukarıdaki adresi ve saati verdim.

delikanlılık öyle klavye arkasında olmuyor haspam. gel de burada yazdığın kadar erkekmiymişsin göster bakalım..

****
ha, bu arada özel mesajlarla savcılığa suç duyurusunda bulunacağımı da belirteyim. terbiyesizlik ve görgüsüzlükle hiç üşenmem her zaman mücadele ederim.

izlemiyorum.

her sabah online gazete okuyorum, anahaber bültenlerinden izlemeyi sevmiyorum çünkü öyle önüne sürüyorlar biraz da. seçemiyorsun

alttan ses gelsin diye açıyorum akşamları.

daha çok sabahları fatih portakal'ı izliyorum, bir nebze çekilir geliyor. olaylara getirdiği yorumlar genelde mantıklı oluyor. her gün telefon bağlantısı yapıyor vatandaşlarla vs.(gerçi şu an tatilde o program)

izlemiyorum.haber sitelerine gir yeterli.akp propagandasına hiç gerek yok.

Vallaha memleketde değişen bir şey yok,izlemeye gerek de yok,sahte gündemler,yaz geldiyse kim kimi sikti haberleri,boktan gazlama haberleri,beyinsiz eder adamı alimallah.

iş yerinde internetten cnn türk açık oluyor tüm gün bsayarda, pencereyi aşağıya alıyorum.
spor programlarından çok bayılınca kapatıyorum. sonra tekrar açıyorum.

yıllardır ana haberleri izlemiyorum. haber mi yapıyorlar allah aşkına!

ekleme:
babam izlerken az önce ben de baktım biraz. esad.ın askerlerinin, bir muhalif.in kafasının motorlu testereyle kesilmesini gösterdi. kanım dondu, ciddi anlamda zihnime kazındı bu haber. bu insanlık !!!

izliyorum.

yok izlemiyorum, sinirlerim bozuluyor çünkü...

izlemiyorum. önemli bir eylem, bir durum, bir şey oluyor bakıyorum hiç ana haber bültenlerinde yok ya da çarpıtılmış şekilde var. gereksiz ses yapmasınlar bari diyorum.

aşırı küçük değil mi? bi de mutfak çok garip duruyo. sanki oraya zoraki koyulmuş gibi.

eşyaları çıkarsa da beyaz eşyalar çıkmaz.
en düşse 300 düşer ama bence düşmez :)

Bu tür evler oldukça yetersiz, bir süre sonra sıkılacaksın. Kesinlikle eşyasız vermez. Daha mütevazi bir yerde 2+1 daire tut bence.

emlak ofisinden diyor orda umarım görmüşsünüzdür.

ayrıca eşyalı kiralık yazdığını göremiyorum içinde kiracı var gibi duruyor eşyalar onun sanırım.

1- tamam ev gayet lüks, renkler de iç açıyor çok hoş ama f/p açısından 1000 olurmuş sanki.
2- bırak düşmeyi, teklifini kabul bile etmez ki. evdeki eşyaları ne yapacak adam?

sen orda arkadaşını temsil ettiğin için cevap vermeyerek en doğrusunu yapmışsın. tüpü götüne sokalım anlarız neden ürettiklerini diyebilirdin yoksa.

aga tam çirkef çıkmış karı ama @neira'nın dediği gibi ne desen arkadaşını temsi edecek. o yüzden iyi yapmışsın

Ahaha soru süper
Cevap verilmez bu tarz sorulara

götle birlikte üretiliyoruz hepimiz ama her yere sıçamıyoruz filan diyemezdin tabi @neira'nın dediği gibi bi durum var çünkü. gerçi kendi işin de olsa he diyip geç lan türlü türlü mal var zaten hangi biriyle uğraşıcaksın.

Bu çirkefliktir, baskın çıkmaktır, bunun türban mürbanla, imamla hatiple ilgisi yok zaten.
Ha bide şu var tabi, O bayan oraya parkederek kaç kişinin kul hakkını yediğini hatta buraya mesaj yazanların bile zamanını çaldığını, bunu Allah (c.c.)nün eninde sonunda kendisine ödeteceğini düşünemiyor ne yazıkki :)
Tabi bu işi yaparsan zamanla sende hazır cevap olur her tür insanı idare edebilirsin. Kolay gelsin...

yapman gereken çok basitti;

"bu sorunun muhatabı ben değilim. bu soruyu üreticilere ve kullanmaya izin verenlere sorun. biz bize söylenen talimatlara göre hareket ediyoruz. konuyla ilgili şikayetlerinizi yönetime bildirebilirsiniz."

diyecektin.

e -5 çıkışı dediğin ne yönü oluyor?

Var ancak uzak bir bağlantı yolunda ilerlemelisiniz.

@hicunutmam,

tersane köprüsü. normalde e-5'ten tersane köprüsüne çıkıp ilerlediğinde viaport'a çıkılıyor. ve benim bildiğim oradan da TEM'e bağlantı vardı. şimdi tam tersi yönden gelirken aynı şekilde mi diye öğrenmek istiyorum. bugün o yolu kullanacağız da.

@tzum_tzum
"uzak bir bağlantı yolu" derken? anlayamadım

ViaPort'tan çıkıp Tersane Köprüsü'ne ulaşmak için bir uzunca bir bağlantı yolundan geçiyor olacaksınız. Oraları iyi bilmiyorsanız kaybolduk sanmayın, doğru yoldasınız demek istediydim :)

@tzum_tzum,
ha orasını biliyorum evet;)
sadece çok sık kullanmadığımız için TEM'den bağlantı olup olmadığından emin olamadım. teşekkürler.

seven eleven bizim migros falan gibi biyer diye biliyorum gevur memleketlerde, onunla alakalı olabilir epey meşhur biyer.

açıkçası hatalı gibi gelse de illa çevir dersen;
"7/11'e üzerinde gitmemi ister misin?"

7/11 @metalon'un dediği gibi oldukça yaygın marketimsiler gevur ellerde.

"go on you" tarzı bir şey görmedim ama her zaman açık market mantığından kadınlara 7/11 denilebiliyor. "Slut" manasında.

7/11 marketlerinin 24 saat açık olması mantığından gidilerek "7/24 üzerine gelmemi mi istiyorsun/ her dakika seninle mi ilgileneyim" neden olmasın?

*******

"gevur ellerde" denilen 7/11 bir zamanlar bu ülkede de vardı.
demek buralar da bir zaman "gevur eller" imiş haberimiz yokmuş..

"aslında 11 temmuz'da size gelmemi ister misin?"de olabilir.

ve 7/11'ın bu topraktaki varlığına yetişmiş bir neslin evladı olarak gevur eller tanımını ironi amaçlı yaptığımı belirtmek isterim yoksa dubai'de de var 7/11 yanlış bilmiyorsam.

Dırdır edip beynini .ikmemi ister misin?

anlamında argoda.

bilmem hiç dikkat etmedim.

oluyor

hayır yok, cevap verirken nicklere bakmam, biliyorsam cevaplarım. ama benim duyurularıma işime yarar cevap verenlerin nicklerine özellikle bakıyorum

oluyor, evet. yapıyorum öyle adilikler.

tandıklarımdan mı diye ara sıra bakıyorum nick e yada enteresan bi soru falansa bakıyorum önceden benzer sorularından okudummu diye.

kullanıcı adlarına hiç dikkat etmiyorum, zaten kolay unuturum böyle şeyleri.

oluyor.
düşünceleri çok cahil gelen ya da hal ve tavırları görgüsüz, saygısız olduğunu gördüğüm kişilerin herhangi bir cevabı hak etmediklerini düşünüyorum.

normal alemde olan sanal alemde de olur...

aramaya inanmayanları aklımda tutmaya çalışyorum. Silinen cevaplarımın kaçı "(bkz: aramaya inanmak)" şeklinde bilmiyorum, uçarsam onlar yüzünden uçarım herhalde duyurudan.
Yoksa tanıdık mı diye bakarım, mesajdan cevap veririm ya da diğer mecrelardan konu üzerine muhabbet ederiz.

mimledigim bazi kisiler var. onlarinkine cvp vermiyorum.

ben nicke felan bakmıyorum ya küçücük yazıyo zaten.

kişilerden,nicklerden çok benim ruh halimle ilgili cevap verme olayım, rbazen bildiğim her soruya arka arkaya cevap veriyorum, bazen hiçbir soruya cevap cevap vermiyorum.

tick vermesi gereken yerde vermeyen kişilere bir daha cevap vermiyorum. onun dışında yardımımın dokunacağını düşünüyorsam cevap veriyorum.

birine laf söylüyorsun ama senin de günahların var, hataların var, belki ondan da fazla..

bununla ilgili bi bi hikaye var, sanırım hristiyanlık tarihinde ve bu söz de isa peygambere ait. bir kadın suç işliyor, toplum bunu cezalandırmak istiyor, herkesin elinde birer taş, kadına atacaklar.

isa peygamber geliyor diyor ki;

ilk taşı günahsız olanınız atsın.

haliye kimse atmıyor. çünkü hatasız kul olmaz.

ben böyle biliyorum.

edit: incil'de geçermiş bu:

"aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın." (yuhanna 8 - 7)

Peygamberin (Muhammed/İsa emin değilim) onu (kapısına sığınan fahişeyi) taşlayalım öldürelim diye gelen kalabalığa söylediği rivayet edilen cümle.

egmso+1 evet o olay

şöyle, o olayda günahkar olduğunu düşündükleri birini taşlamak istiyorlar. jizıs ise günahkar diye taşlayacaksanız buyrun taşlayın. ama madem öyle, önce günahsız olduğunu düşüneniniz başlasın. jizıs böyle deyince herkes bir duruyor tabii, kasada fazla tarttıkları peynir falan akıllarına geliyor. aradan bir türk çıkıp "yani tencere dibin kara seninki benden kara" diyor. olay bu kısaca.

taşlamak istedikleri ise maria magdalena olmalı.

İncil’de yazıli ünlü bir anekdottur: Zina yaparken yakalanan bir kadın İsa’nın huzuruna getirilir ve onun taşlanarak öldürülmesi talep edilir. İsa bunun üzerine şöyle der: “Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!” (8. Bölüm, Zinada yakalanan kadın, Yuhanna İncili) Bunun üzerine hiç kimse kadını yargılayamaz ve İsa da kadını affederek gönderir. Manası; insan başka bir insana ceza veremeyecek kadar kirlidir.

I'm not innocent enough to punish someone.

olay tam olarak şöyle:

isa sürekli yahudi yobazlarının din tüccarlığına karşı halkı bilinçlendirmek için uğraşıyor. o dönem kudüs roma imparatorluğuna bağlı ama içişlerinde şeriat kanunları geçerli yani tevratta yazana göre yargılıyorlar. isa da sürekli sevgi, saygı, iyilik gibisinden konuşmalar yaptığı için yahudi din adamları buna tuzak kuruyor. diyorlar ki "bu kadın zina yaparken yakalandı. tevrata göre taşlayarak öldürmemiz lazım, sen ne diyorsun". isa da biraz düşünüyor zira taşlayın dese o güne kadar anlattığı sevgi, merhamet gibi şeyleri yutmuş olacak. taşlamayın dese tevrata karşı gelmekten canını okuyacaklar (ki yahudi din adamlarının planı aslında bu). biraz düşünüyor isa ve "aranızda günahsız olanınız varsa, ilk taşı o atsın" diyor. bunlar da göt olup dönüyorlar. isa da kadına diyor bir daha zina yapma akıllı ol diye.

kulağa küpe olması gereken önemli bir sözdür.

"sanki kendin çok mükemmelmişsin gibi sürekli başkalarının yanlışlarını eleştireceğine, otur kendi yanlışlarınla ilgilen."

benim kafamda hep şey canlandı. ordan bir çocuğa attırıyolar sonra girişiyolar taşlarla.

Beğeni endeksli yaşayan insanlarda bu durum var elbet, herkesin daha iyisi mevcut. genellemek yanlış fakat günümüzde bu beğeni ile seçimler yapılıyor veya şiddetli seçimsizliklerden dolayı yalnız kalınıyor.

Kısaca yanlış kıstasları önem sırasında yanlış yerlere koyup birbirimizi üzüyoruz hep.

Evet. 2.5 yıl oldu sevgilimle ve aslında o beni buldu(erkek kişisiyim), yani seçenekleri vardı elbet, beni aldatmayacağına da inanıyorum

karakter meselesi tamamen. eski sevgilim bahsettiğin "yeniyi görünce eskiyi şutlama" eylemini gerçekleştirmişti üzerimde. sonra nasıl beddua ettiysem ikisi de götü toparlayamadı.

Kimse kimseyi sevmez. Herkes kendini sever. Hadi insani duygular içeren durumları, hekimlerin insan sevgisini falan tenzih edelim. Bu gönül işlerinin falan 2012 yılında sevgiyle pek alakası yok gibi. Kimi neden sevesin ki? Sevmek nedir önce bir onu sormak lazım. Beğenmek midir? İstemek midir?

Tabii ki inanmıyordum, inanmadım da. Her koşulda beni seveceğine ise hiçbir şekilde inanmadım. 6,5 aylık ilişkim saçma sabuk saygısızlıklar yüzünden çöpe gitti. Ayrılma kararıma peki dedi ve 2 gün sonra bana msg atıp "öyle ya da böyle bitecekti zaten" dedi. Ve bunu bana başlangıçta bana ilişkin istikrarından ölecek olan adam söyledi. Keşke ilişki yaşanırken de bundan haberdar etseydin demek isterdim ama değmez dedim geçtim :) Benden ayrıldıktan sonra yaptığı ilk şey de arkadaşının arkadaşına facebook sayfasından abone olmaktı. Ne diyebilirim ki :) Sevgilinizin her koşulda sizi seveceğine inanıyorsanız şanslısınız ve kıymetini bilin diyorum son olarak.

lords sen uctun mu hekim görmedin heralde hayatında

ben katılıyorum sana. Bir süre sonra kadın daha iyi birini bulursa etkilenip gidebilir. Ama bunun süresi ya da her etkilendiğine gidip gitmeyeceği karakter-daha önce yaşadıkları vb. bir sürü değişkene bağlı. ve bunu kadınların daha çok yapacağına inanıyorum çünkü onlar duygularına kapılıp "ama aşığım" diyip gidebiliyorlar. Biz erkekler ise öyle bişey hissetsek bile "ne işin var lan işte sevgilin var otur oturduğun yerde" diyebiliyoruz mantıkla durdurabiliyoruz kendimizi.. gibi geliyor bana.

Aynı gün daha etkileyici biriyle tanışamaz çünkü benimle tanıştı muhahah :D (Egom-özgüvenim konuşuyor :D)

inanıyordum önceleri;şimdileri inanmak zor bu duruma.erkekler güzellik şeysinde;kızlar zenginlik.nasıl inanır ki insan bu durumda.

daha iyisini arayan insan daha iyisini elbette ki bulur. mesele daha iyisini arayana denk gelmemekte. sürekli böylelerine denk geliyorsa insan, hatayı kendinde aramalıdır.

delice tutku da vardır, daha iyisini aramayan insan da. oldum, oradan biliyorum.

Birini güzel/yakışıklı, zengin ya da çekici olması gibi yüzeysel nedenlerle seven insan daha kolay vazgeçer. Ama o kişinin yüreği ve karakteri ise sizi ona bağlayan, kralı gelse onun yerini alamaz. Bu zamanda ilişkilerin çoğu yüzeysel yaşandığı için de herkes aynı kaygıyı taşıyor doğal olarak.

www.youtube.com

kimse kimseyi her koşulda sevmez ve herkes herkesi aldatır. başlığa direkt cevap oldu.

İnanmıyorum. Kimse vazgeçilmez değil, diye düşünüyorum.

dostum tabi ki de inanmıyorum sizde inanmayın eninde sonunda sevgisi azalacak zaten sadece onun değil karşılıklı uzun ilişki her zaman sıkar

bar olayıyla ilgili şöyle sabit bir düşüncem var eğer kıza normalde de güveniyorsam(güvenmediğim kişilerle uzun süreli ilişkiye başlamıyorum,one night stand akar)tartıştık ve tatile gitti o sinir hala üstünde ve biriyle tanıştıysa alkollüyse yüzde 100 aldatır,ama kafa yerindeyse aldatmaz diye düşünüyorum ama bilemezsin tabi.

ha bu benim sevgilim o an kimse onun hakkında ki sabit teorim. olayı oraya getirmemek lazım önlem almak lazım o yüzden.

sen bana gelsen bnm sevglm böyle böyle yaptı çktı tatile böyle oldu vs desen kesin aldatır/aldatmıştır derim çnkü senin kadar iyi tanıyamamam senin sevgilini şüpheci yaklaşırım... kapiş?

ilk soruna gelince;19-26 yaş arasındaki sevgiliklerde ben de senin gibi kadınların çoğunlukla pragmatist olarak yaşadıklarını düşünüyorum.

siz o gün orda denk geldiniz tanıştınız senin atıyorum çok espritüel olmandan ve bakışlarından etkilendi...o zaman senden daha çekici hatta zengin vs biri gelse çoğu kız seni satıvermez ama yarın bigün çok takıldınız muhabbet kısırlaşmaya başladı,eski espritüelliğin yok konu sıkıntısı çekiyosunuz,hep aynı mekanlarda aynı insanlarlasınız o an üstte bahsettiğim gibi biri denk gelirse büyük ihtimal yalnız kalmaya ihtiyacım vaar:/ yürümüyooo:( falan derken bi bakmışın kızı o berkecan götürüyor.

her koşulda sevgi diye bir şey var mı acaba? bu bir yana, olması gerekir mi?

verdiğiniz örneği es geçiyorum, çünkü örnekler düşünmeye pek de yardımcı olmaz. karakterim oturmamışsa, bu anlamda bir omurgam yoksa ve başlangıçtaki halimden fersah fersah uzaklaşıyorsam, emek vermeyi hak etmeyecek kadar şuursuzca takılıyorsam neden sevsin? neden bekleyeyim?

ama geçici durumlar, genel sevilesi/olumlu halimi yadsımayan (omurgamı zedelemeyen, kişiliğimi bozmayan) mikro sorunlarda, tabii aradaki farkı anlayacak kapasitedeyse, sevecektir.

burada tek bir parametreden yola çıkılamaz kısaca.

sevmek yetinmektir lan.

çok seviyorsun aşıksın bıdıbıdı. dışarıda her zaman daha iyisi daha güzeli daha yakışıklısı paralısı imkanlısı cartlısı curtlusu mevcut. var yani. her zaman daha iyisi var.

fakat sevmek yetinmektir. tüm eksileriyle, eksikleriyle, kötü yönleriyle kabullenip, ben bunu istiyorum ve bununla bu insanla yetiniyorum yahu dahasını sikeyim demektir. dahasının var olduğunu bilerek. bu özgüvene sahip olarak. ha özgüven yoksa zaten dahasını görünce sapıtıyor insan evladı.

yetinmek abi. yetinebilmek.

saçmalık.

"ve kadınların ilişkilerini iyinin kötüsü olarak yaşadıklarını düşünüyorum. yani o kötünün daha iyisi denk geldiğinde hoop kapı önündesiniz."

burası kesinlikle doğru. sevgilim yok ama edindiğim tecrübeler ve duyduğum şeyler bunu doğrular nitelikte, burada hanım arkadaşlar "yok böyle değil yeaa" , "biz ölümüne severizqiii" diyebilirler ama onların alayı yalan. ayrıca, erkekler için öyle değil. orasına katılmıyorum, çünkü, erkekler cesaret edemez, çünkü eldeki kötünün iyisini, kötünün iyisinin bir level üstü için riske atamazlar. lakin kızlar atıyor.

bu devirde en güvenilmeyecek olan cinsiyet kızlardır beyler. erkeklerin içinde de çürükler olsa da, kızların alayı çürük lakin göstermiyorlar.

@jangara, @tedirginlik hucresi + 1

maşallah ortalık ergen düşüncelerden geçilmiyor. aferin size.

birinin sizi terk etmesine uydurduğunuz kılıfları bulan kafalarınız gerçekten çok güzelmiş güle güle kullanın.

evladım, sen hiç aynaya geçip "ulan bu kızın bu ilişkide benden beklentileri neydi, ben ne kadarını karşıladım, ne kadar yol kat ettim" diye sordun mu kendine? (aynı şey karşı taraf için de geçerli ama şu anki konuyla alakası yok)

şunu hala anlatamadık;

hiç bir ilişki dışardan bozulmaz. ilişki içeriden bozulur. o yüzden kendine ve ilişkine bakacaksın.

artı; giden değil kalan terk eden.. sen neleri söz verip de düzeltmedin kendinde de karşındaki sürekli aynı sıkıntıları yaşadığını ve kısırdöngüye dönüştüğünü görünce artık bıkıp gitmeye karar verdi?

insanların kırılma/bıkma/mücadeleden vazgeçme noktaları var. ilişkide yaşanan/atlatılamayan/süreklilik arz eden sorunlar yüzünden bu noktalara gelen kadın/erkek, terk ediyor.

sonuçta sağlıklı ve uzun dediğim ilişkilerin başlamalarının en büyük sebebi iki tarafın bir ilişkiden/sevgiliden beklentilerinde ortak noktaların buluşması.

zaman içinde çıkan küçük/büyük sorunlarda ilerleme kaydedilemiyorsa, beklentilerdeki uyumluluk bozulmuşsa; kişilerin kendi ilişki/sevgili/aşık olma beklentilerine daha çok karşılık verecek birilerine çekilmeleri normaldir. ama bunun ilk sebebi, var olan ilişkide yaşanan sorunlar/çıkmazlar/yanlışların sürekli tekrarıdır.

falan filan...

yok bara gidecekmiş de, kızgınsa aldatırmış da... ilkokul çocuğu musunuz nesiniz yahu??

aldatmak kişinin kişiliğinin bir parçasıdır ya da değildir.
bahsedilen ortamlar, içinde var olan şeyin ortaya çıkmasına sebeptir sadece.

ben 15 ay asker beklemiş, o arada bir sürü bara organizasyona da katılmış, ama bırak öyle şeyleri gözünü bile kaydırmamış kadınlar tanıyorum?

tekrar başa dönüyoruz;

"ilişki içeriden bozulur."
bir kadın terk ettiğinde, salak salak genellemeler yapacağınıza oturup aynaya bakın da ilişkide beklentiler neydi, kim ne yaptı da o hale geldi diyerek tarafsız olarak bir muhasebesini yapın.

beklentiler birbirini karşılamıyorsa; burada hiç bir taraf kötü ya da suçlu değildir. olmuyordur, insan gibi davranışlarla yoluna devam edersin edebinle adabınla..

Sevgilimin her koşulda beni seveceğine inanıyorum; ancak aldatmayacağının da garantisini vermek ütopik olur diye düşünüyorum. Bir gaflet anı olabilir. Bununla birlikte, benden habersiz tatile çıkması başlı başına bir sorun yaratacağı için, bara gidip biriyle tanışmış vs yanında bir detay olarak kalacaktır.

heyecan devam ediyorsa aranızda george clooney gelse dönüp bakmaz. ama heyecan bitmişse her an her şey olabilir.

kurtulamıyormuş.

I can't do it like you. - Bunu senin gibi yapamıyorum/yapamam.

ikinci sorunu anlamadım.

3. soru:
Yeni Jenna hala eskisi gibi duyguyu üzerinden atamadı.

"I can't do it like you can't" olursa "senin yapamadığın gibi ben de yapamıyorum" olur, "I can't do it like you" olursa "senin yaptığın gibi yapamıyorum ben" olur. ve kurtulamıyormuş.

birisi bir şeyi yapamadığını söylemiş veya göstermişse; ve "sen de" yapamadığını söylemek istiyorsan;

"i can't do it, either." demek lazım


********

"can't do sth like s.o."

s.o. can do
you can't do (like s.o.)

kıyaslama amacıyla "like you (do)/senin (yaptığın) gibi" kullanılıyor sanıyorum.

www.cinilihamam.com

yine üsküdar da cuma pazarının kurulduğu yolun biraz içerisinde sol tarafta yaklaşık 400 yıllık bi hamam var. o da güzeldir.

kadıköy, aziziye hamamı.

Beylerbeyinde sahilde var bi tane tarihi hamam ama hiç gitmedim.

çinili güzel yalnız işletme kötü olmaya başlamış. saç kurutma makinesi kullanmanıza izin vermiyorlar. uyduruk bişey koymuşlar 1 tl alıyorlar 5 dakkaya bitiyor o da. kalabalık gidecekseniz büyük olduğundan dolayı avantajlı. bir de kadınlar ve erkekler hamamı ayrı. o da avantaj.
sefa daha küçük bir yer. göztepede olması avantaj. ama kalabalık olacaksanız küçük gelebilir.
beylerbeyi hamamı pahalı diye biliyorum.

kalabalık derken 6 7 kişi maksimum. Sefa hamamı yer itibariyle daha uygun gibi sanki.